8-) Nigâh

49 18 7
                                    


Bir ihanetin keskin ve soğuk ağrısı.
Bir hayalin yorgun kırıklığı.
Onu tanıyorum ama yabancıyım aslında.

Bir hevesin daha gönülsüzce yer edinmesi kursağında.
Bir umudun daha parçalara ayrılması gürültü bir sessizlikle.
Onu tanıyorum ama yabancıyım aslında.

Soluk dudaklarda ki cılız gülüşün buruklaşması yeniden.
Gözden akan bir yaşın daha acıya bürünmesi.
Tanıyorum bu hissi ama bir o kadar da yabancıyım aslında.

Bir veda rüzgârının ruhunu devirmesi, bir terk edilişin fırtınası içinde kaybolman, bir şehrin daha üzerine yıkılması.

Ben tanıyorum bu hissi ama neden yabancıyım bu kadar?

Lamia Hazen Kamer'den.

Ben Lamia. Ya da onun deyişiyle Islak Kelebek.

Alışkın olduğum hastane soğukluğunun ortasında, tüm öfkeli bakışların odağında, kalbimin suçlayıcı gümbürtüsünde yere çökmüş öylece bekliyorum.

Hayat; Düşüşlerin, vazgeçişlerin, umutların ve umutsuzlukların sınırında bıraktığı ruhumu her seferinde aynı acıyla sınamaktan bıkmamıştı. Ben bu acıların karşısında ilk günkü kadar korunaklı değildim. Ben bu acıların karşısında ağlamak isteyen savunmasız küçük bir kız çocuğuyum artık.

İnsan ne kadar büyürse büyüsün, hâlâ anne karnından, tek güvenilir yuvasından, çıktığı an kadar savunmasız, korkak ve de iradesizdi.

Ben Lamia. Islak Kelebek.

Hayat beni yine aynı yerden vurdu.
Dört yanımı saran ateş; dikenli tellerle çevrili kocaman bir duvar haline getiren beni yine aynı yerden yaktı.

Hastaneye geldiğimizde Efken'in çok kan kaybettiğini söylemişti doktor. AB RH Negatif kan grubunu taşıyordu. Neyseki uyuşuyordu kanlarımız ve fazla vakit kaybetmeden ameliyata alınmıştı.

"Kimsin sen!" Diye bağıran kaba bir sesle olduğum yerde sallanmayı bırakıp sızlayan gözlerimi sesin geldiği yöne çevirdim.

İri yarı, esmer, tıpkı Efken'e benzeyen adam yanında Kılıç'la birlikte üstüme doğru geliyordu. Kılıç onu kolundan tutup sakinleştirmeye çalışsada koca adam delirmiş gibiydi.

Ağlamaktan kısılan sesimle "Asıl sen kimsin?" Dedim.

Yere çömelip kolumu sıkıca kavradı.
"Senin yüzünden ölümle cebelleşen adamın kardeşiyim." Öyle bir güçle sıktı ki incecik kolumu ağzımdan hafif bir iniltinin çıkmasına engel olamadım. "Sende birazdan kollarımda can verecek lânet bir kadınsın."

Efken'nin gözleri kadar kara olan irisleri beni tam şuan öldürmek istediğini haykırıyordu suratıma acımasızca.

Kılıç en son dayanamayıp sertçe ittirdi ve uzaklaştırdı benden bu adamı.

"Kendine gel Barlas!" Diye sesini yükseltti. Onunda gözleri dolmuş kirpikleri ıslanmıştı. "Pişman olacağın şeyler yapıyorsun."

Adının Barlas olduğunu öğrendiğim adam yere savrulmuştu. Ağlamamak için kendini zor tutuyor gibiydi. "Abim." Dedi acıyla. Kılıç'ın gözlerine baktı bir süre onu anlaması için. Elini sertçe zemine geçirerek bağırdı aniden.

Bir damla yaş süzüldü yanaklarımdan. Ve bir damla daha. Biri yanaklarımdan aşağıya inmeden yerini yenisi alıyordu.

"Ona bir şey olmayacak." Dedi Kılıç. Başını iki yana salladı ve soluğu Barlas'ın dibinde aldı. Elini uzattı. "Olmayacak." Dedi.

ISLAK KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin