(5 ay sonra/ Portekiz)
Hayat bazen dilinizde acı bir tat bırakan rakı gibiydi. Bir yudumda içiyor, on yudumda acısını unutuyordunuz. Bazense unutamıyor,unutmak içinse daha çok içiyordunuz. Bu, beyninizin size oynadığı küçük bir algı oyunuydu ve bu oyunun galipleri, dünyanın hakimleriydi. Çünkü her şeyin başında gereken tek şey, irade kontrolüydü. İrade dünya demekti. İrada hakimiyet demekti. İrade,Black demekti. İrade,ben demektim.
Bir süredir kapalı tuttuğum gözlerimi ufaktan aralayıp gözüme vuran parlak ışığa baktım. Cılız ışık, geniş odaya çok hafif bir ışık yayıyor,karşımdaki adamın kanlar içindeki yüzünü aydınlatıyordu. Henüz kötü bir yara almamıştı. Yalnızca yüzünde birkaç kırık vardı ve bir bacağı dizinden itibaren yoktu. Son birkaç saatte tek yaptığı ağlamaktı,tıpkı şu an da olduğu gibi. Başını eğip ağlıyordu. Oysa o kendine epey güvenen bir adamdı.
Karşımda oturan adam, Rus Mafyasının başı, Aleksis Bahiya'ydı. Hiç şüphesiz çok güçlü bir adamdı,hatta dünyada ona kafa tutabilecek güce sahip olan epey az kişi vardı. Bunlardan biri ise bendim,Black'ti. Aleksis burnu dik bir adamdı, Black'in onun için geleceğini aklına dahi getirmemişti. Ona göre o ölmezdi. Halbuki canı bir kurşunuma bakarken hiç de bana diklenemiyordu. Tek yaptığı onu öldürmemem için ağlamak ve yalvarmaktı.
Ama Black bunlara toktu, artık bir vicdanı yoktu. Hem bu adam için hesabıma yatan yüklü miktar da cabasıydı. Onun sayesinde servetim resmen ikiye katlanmıştı.
Yarım ağız bir gülüşle oturduğum yerde öne doğru eğildim. Bana bakmak için tek gözünü araladı ve orada saf nefreti gördüm. Bu benim gülüşümü büyütürken bir hamle yapmak için yerinde debelendi. Ne yazık ki her bir uvzu oturduğu sandalyeye bağlıyken yapabileceği pek bir şey yoktu. Son çare olarak dudağını ıslatıp kendini zorlayarak konuştu.
"Bunun bedeli ağır olacak. Seni yaşatmayacaklar."
Bu halde beni tehtid etmesi bir yana dursun,bunu yaparken korkması çok trajikomikti. Gülüşümü silip arkama yaslandım.
"Kimsenin benim karşımda duracak cesareti yok. Duranlar da ya senin gibi ölümü bekleyenler ya da ölmek isteyenler."
Gözlerinden ölümün izleri geçti. Biliyordu,ellerimde öleceğini.
İyice yerime sinip ellerimi masanın üzerinde birleştirdim. Dudaklarıma bulaşan kirli tebessümle elimi belime attım. Atar atmaz parmak uçlarıma değen soğuk demiri sıkıca kavradım. Ne yapacağımı anlamışçasına gözünü kırptı sertçe. Belimdeki son model tabancayı çıkarıp masaya koydum, tam önüne. Yalnızca bakmakla kaldı,elinde olsaydı o tabancayla bir an olsun düşünmeden beni öldürürdü ama bu durumda bunu yapacak gücü yoktu.
İşimi uzatmayı sevmezdim,fevrilik huyumdu. Bu yüzden pek beklemesi için fırsat vermeyecektim. İki elimi masaya yaslayıp öne doğru eğildim. Derin bir nefes alıp ciğerlerime çektiğim kan kokusuyla silkindim.
"Uzatmayacağım. Usb'nin yerini söyle."
Karşımdaki orta yaşlı,tıknaz adam zorlukla burnundan bir nefes aldı. Ne dediğimi gayet iyi bilmesine rağmen tek bir kelime dahi etmeden başını eğdi. Elimi yavaşça masanın üzerine atıp kaşlarımla tabancayı işaret ettim. Bakışlarında açık bir ölüm korkusu varken bu hareket onu daha da korkutmuştu ama her şeye rağmen söylemek istemiyordu.
"Beni bilirsin, hiç sabırlı bir adam değilimdir Aleksis."
Sağ elimi masanın üzerinde tutmaya devam edip sol elimle cebimdeki küçük mermiyi çıkardım. Birkaç milim ya var ya yoktu. Böylesine küçük bir demir parçasının kendisini öldürecek olması Aleksis'in gururuna dokunuyor olmalıydı. Şahsen bana kalsa yanarak ölmeyi,bir namlunun ucunda ölmeye tercih ederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CF
Teen FictionÜnlü hacker Taehyung'un kurduğu CF teşkilatı Dünya'nın peşinde olduğu azılı bir katil tarafından hacklenir. Böylesine bir zekayı karşısına alan tek kişi de böylece katil Jeon Jungkook olur. Ancak Jeon karşısındaki süperzekanın aklını yenmiş olsa da...