Yeni Bir HAYAT

6 2 0
                                    

"Kirli elle başınıza konulam taç,
Kirletir sizi ve tacınızı"

Beş Yıl Sonra

Güneşin doğması, alarmımın çalmasıyla beraber uykudan uyanmışdım. Gözlerimi açıp etrafı izledim. Bu gün benim ilk iş günümdü.

Beş yılda hayatım tamamen değişmişdi. Hukuk bölümünü okuyup, abukatlık stajı bitim belgesi almışdım. Stajımı iki ay öncesinde biritmişdim.Staj sürecim bir yıl sürmüşdü.

Altı ay boyunca mahkemede, diğer altı ayımı bir avukatın yanında, Solar Yılmazın yanında bitirmişdim.

Bu gün ilk iş günümdü. Hukuk bürosunda işe başlayacaktım. Zamanla kendi büromu kurup, karıyerimi genişlete bilecektim.

Annemin yanından ayrılmadım. Okumama babam yardımcı oldu. Staj sürecimdede oldukça yardımı dokunmuşdu.

Annemse iki yıl öncesinde vefat etdi. Annemi kaybetdiğimden beri, psikolojim hiç iyi değildi. Her şeye rağmen dik durmayı başarmış, kendi hayatıml kura bilmişdim.

Annem hayatını kaybetdikden sonra, evden ayrılmışdım. O gitdikden sonra, dört duvar içine haps olmuş gibiydim. O günden bu güne yalnız yaşıyordum, okumayada yalnız devam etmişdim.

Annemi trafik kazasında kaybetdim. Eve gelmezden 2 saat öncesinde ölüm haberini almış, yıkılmışdım. Annemi kaybetdikden sonra değişmişdi hayatım. Ünivesteyi bitirmeme son bir yıl kala gitmişdi benden hayatımdan.

İki yıl geçti koskoca iki yıl.

Tam yedi yüz otuz gün. On yedi bin beş yüz yirmi saat. Annemden ayrı geçirdiğim, onun kokusunu içime çekemediğim bu zaman sürecinde, oldukça yıpranmış ve kendime gelememişdim.

Yatağımdan kalktım. Banyoya girip soğuk bir duş aldım, dolabımın önüne gelip, klassik bir takım siyah üzerinde beyaz çizgileri olan, siyah bir takım. Avukat gibi giyinmeye özen gösteriyordum. Bu gün hukuk danışmanlığə yapacaktım. Henüz bir müvekkilim yoktu.

Saçlarımı yukarıdan at kuyruğu yaptım. Çok iddialı bir makyaj yapmamışdım. Sade bir makyaj yaptım. Siyah çantamı alıp evden çıktım.

Kapıdan çıktığımda son beş yıldır olduğu gibi, yine onu görememişdim. Oğuz yerinde yoktu. Çok az bir sürede ona çok alışmışdım. Beş yılda en çok onu aradı gözlerim.

"Nerdesin koruyucu meleğim?" dedim titrek bir sesle. Bu gün ilk iş günümün olması, beni oldukça etkilemişdi.

İlk iş günümde ne annem yanımdaydı, nede Oğuz.

Sadece Devran vardı. Devran bir yıl öncesinde benimle birlikte mezun olmuştu. Savcı olmak için bir yıldır çalııyordu. Hedefine ulaşması için sadece bir yılı kalmıştı.

Ben stajıml bir ay öncesinde bitirmişsim ama daha yeni işe başlıyordum.Dinlenmek istemişdim, ama bu süre yeterli olmaçışdı. Hayla çok yorgundum.

Arabamın kapısını açıp içine oturdum. Kulağımdaki kulaklıkta caz çalıyordu.

Az sonra hükuk bürosunun önünde durmuştum. Arabadan indim ve içeriye girdim.

Kendi odama doğru yol aldım. Odanın karşısında yani kapının üstünde büyük harflerle: AVUKAT MİRA UZUNER yazıyordu. Umutla o yazıya bakıyor ve hayaller kuruyordum.

Avukatların çalışma süresi, haftalık kırk beş saati aşamazdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Avukatların çalışma süresi, haftalık kırk beş saati aşamazdı. Bu yüzden haftada toplam bir gün yirmi bir saat çalışacaktım.

Bu günden sonra, artık kendi paramı kazanacak, babama muhtaç bir şekilde yaşamayacaktım.

Birkaç saat sonra.

Bu gün oldukça yorulmuşdum. Ofis işleri ve b. beni oldukça yormuştu.

Bürodan çıkıp eve gitdim.

Eve girip odama çıktım. Üstüme bir şeyler giydim. Saat 15:34 dü. Sabahtan beri hiç birşey yememişdim. Oldukça yorgun, ve açtım.

Mutfağa gidip bir şeyler atışdırdım. Karnımı doyurduktan sonra odama çıktım. Halletmem gereken bir kaç işim vardı.

Odama gelip masam geçtim. Telefonu kapatıp masaya bıraktım. Çalışmaya başladım.

Telefonuma gelen mesajla birlikde duraksadım. Elim mesajı atan numaranım üzerinde durduğunda, gözlerimi kocaman açtım. Öylece telefona bakakalmıştım.

Mesajın içeriği:
"Senin zamana ihtiyacın vardı,
Benimse yalnızlığa.
Senin gürültüye ihtiyacın vardı,
Benimse sessizliğe.
Bu yüzden uzaklaşmışdım oralardan"

Bu mesajı atan Oğuzdu. Yıllardır bana ne mesaj atıyor, ne arıyor, nede geliyordu. Yalnızlığa sığınmışdı sanki. Hiç kimseyi istemiyor, sadece yalnız kalmak istiyormuş gibiydi.

İstemsizce gözlerim doldu. Gözlerimden akan yaşları hissetmemişdim bile. Neden bu adam için ağlıyordum?

Ardın bir mesaj daha aldım:

"Uzak durmayı beceremiyordu adam.
Kapının önünde durmuş, kadını bekliyordu sessizce. Belki kadın kapıya çıkar, selam verirdi korumasına."

Ardarda gelen mesajları okudukça, gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyor, gitgide yağmura dönüşüyordu. Gözüm pencerede düşünüyordum. Elimde tutduğum telefon yenide titremişdi:

" Daha çok mu bekleyecekdi adam?"

Mesajı okuduktan sonra, kendime geldim ve aşağıya indim. Endişeyle kapıyı açtığımda, karşımda onu gördüm. Siyah takım elbise altında siyah gömlek giymiş, kumral  bir adam vardı karşımda. Bu Oğuzdu.

Gözlerini üzerimde gezdirerek," Özlemedin mi? "dedi ve ellerini cebine geçirdi. Gözlerimden akan yaşlara baktı ve dudaklarını buruşdurdu: " Ağladın mı? Ana kuzusu. Avukat Bozo mu demeliyim yoksa?"dedi ve sırıtdı. Alay edercesine sarf etdiği bu cümleler sinirimi bozmuştu.

Ağzımdan küfürler savurarak," Yıllar sonra çıkıp gel. Sonrada alay et. Ne ala memleket anasını.."dediğim anda, eliyle dudaklarımı kapatdı. Ve gözlerini kısarak," Ben buralarda olmayalı terbiyesizleşmişsin Bozo" dedi ve kaşlarını çatdı.

Elimi kolumda birleşdirdim, "Bir abukatla konuşuyorsun Diken." dediğimde gözlerinin içi parladı gülümseyerek, "Vay be."dedi ve kafasımı iki tarafa salladı. Bir kaç dakika boyunca aramızda büyük bir sessizlik oluştu.

Bu sessizliği bozan Oğuz oldu. Elini cebine koymuş, cebinden bir sigara çıkarıp yudumlayarak," Onunla yollarınızı ayırdığını umuyorum" dedi gözlerini öfke bürümüş bir şekilde.

Salağa yatarak, "Kimden bahsediyorsun?" dedim ve kaşlarımı çatdım. Gözlerini kısarak, "Dümenci." dedi ve sırıtdı.

Aklıma onu eve davet etmediğim geldi. İçeri davet edersem, onu görmek istediğimi sanacaktı. Ben böyle şeylere tokum. Aşk benden uzak olsun.

Gözleriyle yenide beni süzdü, "Korumalığını yapmak istiyorum" dedi ve sigarasını soludu. Öfkeli ve kinayeli bakışlarımı oma doğrultarak, "Şaka yapmıyorsan çok komik. Yapıyorsan değil." dedim ve kollarımı göğsümde topladım.

Gözlerini üzerimde gezdirdi kaşlarını çatarak, "Biliyorum korumaya ihtiyacın yok. Ama benim işe ihtiyacım var" gözleri bana yalan söylüyordu. İşe falan ihtiyacı yoktu. Sadece benimle alay ediyordu.

"Dümenci" dedim kaşlarımı çartarak.
"Dümenci olan sensin" dedi sırıtarak.
"Tamam madem işe ihtiyacın var, işe alındın"
"Şaşırmadım" dedi ve sinsice sırıtdı.
"Neden?" dedim kaşlarımı kaldırarak.
Yüzündeki gülüş dahada büyüdü ve eli cebinde arkasını dönüp gitdi.
"Yarın saat 9:00 Diken. Ne ileri nede geri" dedim arkasından seslenerek.

Kapının önünde, derin bir nefes alıp içeri girdim. Salona geçip müzik dinleyip uyudum.

Sabah uyandığımda saat 9:30 du. Hemen yerimden atılıp banyoya koştum.Banyodan çıktıktan sonra, üzerime birşeyler giymek için dolabın önünde durdum. Dünki kombinin farklı rengini almıştım. Gri bir takım, beyaz bir çanta ve beyaz bir ayakkabı aldım.

Evden çıkmadan önce mutfağa gidip, bir şeyler atışdırdım..

Uçurum YoluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin