Masum görünmek aslında burada oldukça işime yarayacak gibiydi. Planı uygulamada ve sahte bir gülen suratla. Burada 1 ay bile kalmak artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı ve buradan çıkmak pek de zor olmayacaktı çünkü babam ne güne duruyordu?
Babamı tek bir kez ararsam hemen gelip beni buradan çıkarabilirdi, bunu zaten önceden düşünmüştüm. Ama eğer babamdan yardım isteyip buradan tek başıma çıkarsam planı bozmuş olurdum ve Bora olan gazmeli katille mavi gözlü arkadaşı Kuzey, beni yaşatmazdı. Evet o kahverengi saçlı çocuk Bora ile arkadaştı, sanırım buraya gelmeden önce de. Hayat hikayeleri beni ilgilendirmiyordu ama tek bildiğim artık Kuzey'in de plana dahil olduğuydu.
Dikkatli olmam gerekiyordu. Ayrıca bu iki katil olduğunu düşündüğüm adamları buradan çıkarma fikri... Pek içime yatmıyordu çünkü bu elbette bir suçtu; katillerin kaçmasına yardim etmek.
Ama başka ne yapabilirdim ki? Buradan çıkmak icin benim de yardıma ihtiyacım vardı. Aynı zamanda Lal'i de düşünmüyor değildim. Aslında o zaten iyileşme yolunda olduğu için sorun yoktu. Hatta buradan çıkmasına bir aydan az bir zaman kalmıştı. Ve onun yüzündeki mutluluğu gördüğüm her an benim de içime bir mutluluk çiçeği yerleşiyordu sanki.
Burası bir çeşit hapishane gibi olduğu için Bora gibi yüksek seviyedeki hastalar öyle istedikleri gibi gezip çıkamazlardı, ama onların buna zaten ihtiyaçları oldugunu sanmıyordum çünkü bir şekilde kendileri oldukları bok çukurlarından çıkmayı başarıyorlardı ve bu da beni korkutan başka bir durumdu. Kimseye fark ettirmeden nasıl etrafta dolaşabildiklerini bende bilmiyordum.
Adını bile hatırlamadığım bir doktorla konuşmamı bitirdigimde ayağa kalktım. Kapıya yaklaşıp çıkacağım sırada doktorun sesini duydum ve durdum.
Doktor, kel kafasını kaşıdı ve gözlüğünü düzeltti konuşmadan önce,
"Bak Gece, bir ay geçmiş olsa bile henüz yeni sayılırsın çünkü burada yıllardır olan hastalar da var. Bu yüzden burayı pek bilmiyorsun, ama dikkatli olman gerektiğini biliyorsundur diye düşünüyorum. Senin hakkinda bir şikayet gelmediği icin memnunum, böyle devam edersen yakında gerçekten buradan çıkabilirsin."
Tabi canım, ne demezsin.
"Eminim ve buradan çıkmak icin sabırsızlanıyorum." Pek de samimi olmayan bir sekilde tebessüm ettikten sonra kapiyi açıp çıktım.
Koridorda artık duymaya alıştığım çığlık sesleri eşliğinde ilerleyip odamın kapısının önüne geldim. Fermuarlı cebimden sadece benim açabildiğim kapı kartını çıkartıp kapıya okuttum. Kapıyı açıp içeri girdim, kapıyı kapattım ve etrafı görmek için ışıkları açtım. Bir adım atıp başımı çevirdiğimde önünde dikilen gölgeyle korkuyla bir çığlık attım ve geri sıçradım.
"Sen buraya nasıl girdin?!" Hızlı atan kalbime bir elimi koyup sakinleşmeye çalıştım korku dolu gözlerle önündeki Bora'ya bakarken. Gerçekten buraya nasıl girmişti? Ve bu gerçekten korkutucuydu. Gece gizlice odama girip beni bir bıçakla öldürme ihtimali kafamdan geçince ürperdim.
Sırıtarak elinde iki parmağı arasında tuttuğu benim kartımla tıpkı aynı olan bir kartı gösterdi. Ve bunu nasıl aldığını da bilmiyordum çünkü bildiğim kadarıyla her oda için sadece tek bir kart olmalıydı, ya da sadece bazı doktorlarda bir kopyası bulunurdu.
"Onu çaldın mı?" diye sordum ama cevap vereceğini düşünme ihtimali bile hataydı elbette. Yüzündeki kısa süreli sırıtma anında silindi ve ciddi bir hale büründü.
"Konuşmamız lazım."
"Ne hakkında? Odama gizlice gireceğin kadar önemli bir konu mu?" dediğimde gözlerini ilerideki masada duran bir vazoya sabitledi, düşünüyor gibi duruyordu.
"Odana gizlice girip kişisel alanının içine ettiğim için özür dilemeyeceğim." dedi net bir sesle ve özür dilemeyeceğini bir salak bile bilirdi zaten. Yani ben hiç özür dileyen bir katil görmemiştim. Gerçi bir ay öncesine kadar bir katil de görmemiştim,tam dibimde, odamda, benimle konuşan bir katil...
"Özur dilemeni bekleyen yok zaten, katil gururun zedelenmesin." lanet ağzıma hakim olamayıp bunları dediğimde sert bakışlarını vazodan ayırıp bana kitlediğinde çenemi hiç açmamış olmayı diledim. Beynim onun bir katil olduğunu bilmesine rağmen fazla rahat davranıyordu. Ölmek istemezdim herhalde.
"Buradaki her hastanın katil olduğunu mu sanıyorsun?"
"Her hasta katil mi bilmem ama senin gibi burada üst düzeyde tutulan hastalar genelde ya katildir, ya da delidir." Bana doğru adım attığında geri adım atmamaya çalıştım. Zaten istesem de atamazdım çünkü arkamda koskoca duvar vardı.
"Belki ikisi de?" Bana üstten biraz alaycı bir ifadeyle baktı ve başımı yana çevirdim.
"Yani bir deli ve katil olduğunu mu söylüyorsun?"
"Katillerden korkuyor musun?"
"Ne aptalca bir soru, aklı başında olan her insan haklı olarak katillerden korkar." dedim emin bir sekilde ve yüzündeki alaycı ifade daha belirgin ve fark edilir oldu, hafifçe yüzüme doğru eğildi.
"Aklının başında olduğundan emin değilim o halde."
Çenemi sıktım hafifçe, "Korkmadığımı söylemedim."
"Söylemene gerek yok zaten, cevabı yüzüne bakarak anlayabiliyorum." dedi ve geri çekilmeden elindeki parlayan bıçağı gösterdi,
"Ve belki de korkmakta haklısındır." Kaşlarımı şok içinde çatıp bıçağa baktığımı görünce aniden bir kahkaha attı ve geri çekildi,
"Hayır, sarışın. Bu senin için değil. Henüz o kısma gelmedik ve gelmek istemeyiz değil mi?" daha da kaşlarım çatıldı. Evet, bu adam kesinlikle deli bir katildi. Ama hâlâ bu bıçağın ne için olduğunu anlamamıştım. Sorar gözlerle ona baktığımı görünce bıçağı bana uzattı ciddi bir şekilde.
"Şimdi buraya gelme sebebimi konuşalım. Buradan çıkabilmek için bir anlaşma yaptık ve şimdi o anlaşmanın işe yaraması için bazı fedakârlıklar yapmamız gerekiyor, çünkü özgürlük kolay elde edilemez."
Ne demek istediğini yavaş yavaş anlamaya başlamış ve içimi korku kaplamışken yaklaşıp tam önümde durdu, ben engel olamadan nazik olmayan bir şekilde bileğimi yakaladı ve elinde tuttuğu bıçağı benim elime yerleştirdi ama kendisi de bıçağı tutmayı bırakmadı.
"Burada tüm kapıları ve kameraları kontrol ettikleri bir oda var. Oraya bazı zamanlar gidip inceleyeceğiz ve her şeyin nasıl çalıştığını tamamen çözene kadar buna devam edeceğiz. En sonunda tüm tuşların nasıl çalıştığını öğrendikten sonra buradan çıkma planını yavaş yavaş devreye sokacağız."
Elimizde duran bıçağa baktım ve elimde aynı anda hem bıçağın soğukluğunu, hemde Bora'nın elinin sıcaklığını hissettim.
Katillerin elleri de sıcak olabiliyormuş.
"Bu bıçakla ne yapmamı bekliyorsun?" dedim duyacağım cevaptan korkarak. Ve korkmakta da haklıydım.
"O odadaki çalışan güvenliği öldüreceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓜𝓐𝓣𝓔𝓜 𝓚𝓐𝓡𝓐𝓝𝓛𝓘Ğ𝓘
Teen FictionHerkes aynı anda geceyi yaşar ama herkesin karanlığı farklıdır. Benim de karanlığım onun ta kendisiydi...