Burada geçirdiğim ilk bir hafta kesinlikle bir işkenceden farksızdı. Doktor sürekli olarak sorular soruyordu, her gece kabuslarıma o kızın kanlı bedeni giriyordu, buradaki bazı hastaların delici bakışlarına çok sık maruz kalıyordum, ve okulumda ne kadar geride kalmışımdır bilmiyordum, benim hakkımda ne dedikodular çıkmıştır ve yerime kimi almışlardır tahmin bile edemiyordum...
Hayır, tek başrol her zaman ben olmalıyım.
Yataktan zorla kalktığımda kapıma beni yemek için haber vermeye gelen güvenlik son uyarısını yapıyordu, onu zorlamadım ve kapıyı açtığında oldukça ruhsuz bir şekilde odadan çıktım. Ve buradan çıkıp normal hayatıma kavuşana kadar da böyle olacaktım sanırım.
Normalde, özellikle en tehlikeli hastaların odalarından çıkmaları kesinlikle yasaktı, yani ben öyle biliyordum ama yemek zamanları istisnaydı. Büyük bir yemekhane vardı ve orada hastalar gruplara ayrılırdı. En zararsız hastalar, biraz deli ve şizofren hastalar- ki onlara asla güven olmazdı, ve en tehlikeli olanlar. Ben zararsızlardandım ama şimdiye kadar onlardan biriyle konuştuğum pek olmamıştı. Sadece Lal adında bir kızla sanırım arkadaş olmuştum. Kendisi benden biraz büyük, ama güzel bir kadındı. Yüzündeki kaza izlerini bana anlatmıştı.
Kendisi söylediğine göre yıllar önce mutlu ve evli bir kadındı hatta bir de bebeği vardı. Ama her şey onun için iyi giderken bir araba kazasıyla tüm hayatı alt üst olmuştu. Geçirdiği kazada kocasını ve bebeğini kaybedince bu hastaneye gelmişti zavallı kadın. Travmasını atlatamadığı için 3 yıldır buradaydı ama hem doktorların hemde benim gözümde iyileşmeye ve buradan çıkmaya oldukça yakındı ve onun için seviniyordum.
Yine yemekhaneye geldiğimde ve kendi grubumun yanına geçtiğimde Lal beni görünce bana el salladı ve yanına oturttu. Aslında Lal ile arkadaş olmak bana iyi hissettiriyordu çünkü burada en azından doktor dışında birileriyle konuşmak burayı daha az boktan yapıyordu.
Lal'in yanına oturduğumda herkesin üzerimde olan garip bakışlarını umursamadım. Muhtemelen benim gibi bir kızın neden burada olduğunu merak ediyorlardı ama ne düşündükleri hiç umurumda değildi. Anlattığım tek kişi Lal'di. Gelip oturduğumda önümdeki hiç de lezzetli durmayan patates püresine baktım. İştahım yoktu ve burada bu yemeklerle istesem bile kilo alamazdım zaten. Hatta tersine, kilo kaybettiğime emindim.
''Yesene, hiç doğru düzgün yemek yemiyorsun,'' dedi Lal somurtarak, uzun kızıl saçları yemeğe bulaşmasın diye topladıktan sonra.
''Aç değilim,'' demekle yetindim ve sesini çıkarmadı, zaten her zaman aynı cevabı veriyordum ve buna alışmıştı. Sessizce önüme dönmüş bir şekilde bana bir şeyler anlatan Lal'i dinlerken karşı masadan, yani orta seviyedeki hastaların masasından bir ses yükseldi ve herkes sustu, sese kulak kabarttı,
''Hey, şuradaki masum duran sarı civcive de bir bakın! Hepiniz onu masum sanıyorsunuz ama ben onun ne halt edip buraya geldiğini biliyorum!'' diye alaycı bir şekilde bağırıp kıkırdadı bir adam. Otuzlu yaşlarında duruyordu ve kirli sakalları vardı. Dediğinin üzerine tüm gözler bana dönünce gerilmiştim. Hadi ama, ben kimseye tek kelime bile etmezken bu adam ne yapmaya çalışıyordu? Ayrıca blöf yaptığına emindim çünkü Lal ona anlattıklarımı kimseye anlatmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓜𝓐𝓣𝓔𝓜 𝓚𝓐𝓡𝓐𝓝𝓛𝓘Ğ𝓘
Teen FictionHerkes aynı anda geceyi yaşar ama herkesin karanlığı farklıdır. Benim de karanlığım onun ta kendisiydi...