XII.

3 0 0
                                    

Aynalarla dolu bir odaya kapatılmış, kendimi parçalar halinde görüyordum. Her bir silüetim verdiğim kararın yanlışlığını bir silahın namlusundan çıkan acımasız kurşun gibi yüzüme vuruyordu.

Damarlarımdan akan kanın beni cehennem gibi yaktığını hissettiğim gibi verdiğim kararın yanlış olduğunu hissediyordum. Fakat her zaman ki gibi doğruları söyleyen beynim, kalbim tarafından engelleniyordu.

Yağız çok kurnaz ve zeki bir adamdı. İşleri kendi tarafında olumlu sonuçlandırmanın her zaman yolunu bulurdu. Benim anlamlandıramadığım tek şey onun yanında iken neden kalbimin kararlarımın önüne geçmesine izin veriyor oluşumdu.

Ona karşı hissettiğim kin ve şefkat aklımı bulandırıyordu. Birbirine zıt bu iki duygu bünyeme ağır geliyordu. Ona bu kadar kızgın ve nefret doluyken, onu her zaman anlamaya çalışıyordum. Belki de bir zamanlar içinde aşk dolu bir adam olduğunu gördüğüm hatta bildiğim içindi. Yine de sebebini kendime emin bir şekilde açıklayamamıştım.

"Artık eve gitmek istiyorum Yağız." dedim ısrarla burada kalmayacağımı anlamasını umarak ama kılını bile kıpırdatmıyordu. Onunla anlaşmaya vardığım için keyfi gayet yerindeydi.

"Oldukça alkol aldım. Araba kullanmama izin verecek misin?" dedi benimle dalga geçerek. Bu durumda ona tabii ki araba kullandırmayacağımı biliyordu. Kurnazlık yapıyordu, yine ve yine...

"Hayır." dediğimde zafer gülüşünü yüzüne yerleştirdi. "Çünkü arabayı ben kullanacağım." dediğimde gülüşüne karşılık verdim ve onun gülümsemesi anında soldu.

"Arabamı asla süremezsin." dediğinde yüzü ciddiyete bürünmüştü. Bu durumdan kat ve kat önemli konular konuşulduğunda ciddi olamayan bir adamın, söz konusu araba olduğunda verdiği tepki ironikti. Ah erkekler!

"Peki o zaman, abimi ararım. Adresi söyler misin?"

"Burada telefon çekmez. Nasıl aramayı düşünüyorsun?" İşi çıkmaza çıkarmak ve olduğum durumu kabullenmemi istiyordu, bir kez daha.

"Amacın ne Yağız?" diyerek ofladım. Neden burada kalmamı bu kadar çok istiyordu?

"Benimle aynı çatı altında kalmak seni bu kadar korkutmamalı. Yakında evleneceğimizi unutuyor gibisin." dedi ve sonunda yerinden kalkıp sönmeye başlayan alevlerin üzerine tekrar odun attı. Bu kadar kolay konuşabiliyor olması içimi ürpertiyordu. Sanki çok normalmiş gibi, bir hayatı alt üst etmiyormuş gibi...

"Komik değilsin. Ayrıca elbise ile uyuyamam, üzerimi değiştirmeliyim." dedim kıyafetlerimin olmadığını belirterek. Bir bahane bulacağı kesindi çünkü aklında dönen tilkilerden bihaberdim. Sadece söylemesini bekliyordum.

"Çıplak yatabilirsin." dedi edepsizce. Bu kadar rahat dillendiriyor oluşu beni rahatsız etmişti. Karşısında konuştuğu kişinin flört ettiği birisi olmadığının farkına varmalıydı fakat umursamıyor, aksine gülüyordu. Utancımdan yanaklarımın kırmızı olduğunu hissederek elime gelen ilk şeyi ona fırlattım. Kıvrak bir hareketle attığım yastığı tutup kahkaha attı. "Küçük utangaç." dedi daha da gülerek. Beni sinirlendiriyor üstelik bundan zevk alıyordu.

"Burada kalamam." dedim bu sefer herhangi bir bahane bulmadan. Kelimelerim istemediğimi oldukça net bir şekilde ispatlıyordu. Dağ evinde baş başa bir gece geçirmek demek, babamın düşüncelerine zemin hazırlardı. Zaten isteği bu yöndeydi ve ben gerçekleşmeyen bir düşünceye inanmasını bile istemiyordum.

Gözlerimin içine uzun uzun baktı. Gözlerini bir an bile kırpmadı, sanki içimde bir yerlerde asıl düşüncelerimi görmek istiyordu. Gözlerini hafifçe kıstı ve aniden teması kesti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin