Veteriner o kadar emindi ki kendi gördüklerimden şüphe etmiştim. Sakince operasyon masasının üstünde duran kanlı fularıma baktım. Ardından bakışlarımı elimdeki eldivenlere indirdim.Sorun bende değildi. Kanlı fularım ve elimdeki eldivenler bunun kanıtıydı.
Elimde tuttuğum siyah eldivenleri giydim. Burada dönen büyük oyun, ben içine dahil olmadan yaşanıp bitmişti. Veteriner için olanlar sanki hiç olmamış gibiydi.
"İyi günler!" diyerek veterinerden ayrıldım.
Bu olanlar garipten de öte. Biri bana bu yaşadıklarımı anlatsa dalga geçerdim. Şimdi kendim yaşamama rağmen... Bu mantıkla açıklanabilecek bir şey değil!
Sakince kafeye yürüyordum, fakat hala yaşadıklarım çarpık geliyordu. Simülasyondaki bir hata gerçeklik algımı bozulmuş gibi...
Çalan telefon sesiyle montumun cebindeki telefonu çıkardım.
"Efendim?"
"Risin neredesin kaç saattir? Kahve iç geliyorum dedin, dördüncü bardağımı bitirdim sen hala yoksun!"
"Şey, geliyordum..." dedim cümlemin devamını getiremeden.
Gerçekten aklımı kaçırdığımı düşünürdü, biliyordum ve deli muamelesi görmemek için susuyordum.Ne diyecektim ki? Yaralı bir kutup tilkisi bulup veterinere götürdüm, ama sonra yaşlı bir kadın geldi ve onu alıp ortadan kayboldu. Sonrasında da kimse hiçbir şeyi hatırlamıyordu mu?
"Ee, geliyordun, ne oldu sonra?" dedi, cümlemin devamını getirmemi bekleyen Aida.
"Bir şey yok, sadece biraz başım döndü. Şimdi geliyorum," diyerek, aklıma gelen ilk ama en mantıklı bahaneyi kullandım ve ona cevap verme şansı tanımadan aramayı sonlandırdım.
Onun triplerini şu an hiç çekemeyeceğim.
Acele etmeden sakince yürüyerek, kafeye varana kadar kafamı biraz toparlamayı umut ediyordum. Ama yol kafamı toparlamak için yeteri kadar uzun değildi.
Kafe sahilde, hemen denizin kenarındaydı. İçeriye girer girmez karşımda Aida'yı gördüm.
Yanına ilerlerken aynı zamanda kafedeki değişiklikleri inceliyordum.
Yazın üstü açık olmasına kıyasla, şimdi üstü kurulu olan mekanik sistem sayesinde kapatılmıştı.
İçerinin sıcak havası, soğuktan üşümüş olan burnumu ve yanaklarımı sızlattı.
Aida yanına vardığımda oldukça mutsuz ve sinirli görünüyordu. "Sonunda gelebildin! Neden bu kadar uzun sürdü? Senin evinden burası arabayla on beş dakika," dedi somurtkan bir suratla.
Çektiğim ahşap renkteki sandalyeye oturarak, "Sana da merhaba Aida, tabi arabam bende olsaydı bu mümkün olabilirdi," dedim.
"Neden araban sende değil, anlamadım?" dedi baygın bakışlarıyla.
Şu aralar bu kızın hareketleri neden bana bu kadar batıyor?
"Aldrin arabamla kaza yapmış da o yüzden. Neyse ne ya uzatmayalım konuyu, zaten gittikçe daha sinir bozucu oluyor."
"Peki canım nasıl istersen," dedi ve derin bir nefes alarak devam etti. "Ee, Aldrin gelmiyor mu? Hani kız kardeşiyle ilgili konuşmaya geldik ya buraya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kör Kuzgun
FantasySoluksuz kalmış, kesik nefesleri arasında ellerine baktı. Kızıla boyanmış ellerindeki kaygan his, ona yabancı değildi. Hani öldürürsem her şey düzelirdi, peki neden şimdi bu durumda olan benim; suçlu benmişim gibi neden terk edildim... Öldürmesi içi...