FISILTI

26K 1.6K 3K
                                    

Merhaba Sevgili Kitap Dostlarım ❣️

Giriş bölümünün kısalığına isyan edenler için uzun bir bölümle karşınızdayım.

🌈 Keyifli okumalar 🌈

Hızla açtığı bakışları tavanı bulduğunda, dudaklarının arasından sızan havayı kana kana içti. Terden sırılsıklam olmuş kızıl saçları, üstüne yattığından, tamamen sırtına yapışmış ve tel tel ayrılmıştı. Aklı karışmış, zihni bulanmıştı.
Odanın içerisinde korkuyla dolanan bakışları, gördüklerinin bir rüya olduğunu gözler önüne seriyordu. Bir rüya görmüştü. Öylesine gerçekçi öylesine çarpıcı bir rüyaydı ki bu gördüğü; hala zihninin arka planında gördükleri capcanlı duruyordu.

Gerçeklikle yüzleşmesine rağmen titreyen parmaklarını istemsizce göz hizasına kaldırdı. Rüyasında gördüğü közün izlerini görmeyi bekliyordu. Elini ters düz ederek çevirdiğinde bembeyaz parmaklarını ve bakımlı tırnaklarını gördü. Ama hala rüya olduğuna inanamayacak kadar zihni isyandaydı. Sıcak bir yaz gününde, sadece üzerinde bir şey olması için, örttüğü hafif pikeyi bacaklarının üzerinden attı. Ayaklarını hızla kendisine çekerek altlarına baktı. Rüyasında gördüğü közlerden hiçbir iz göremeyince derin ve sessiz bir nefes alarak rahatladı.

Gördükleri gerçekten bir rüyaydı. Kafasını sağa sola salladı, böyle bir rüya görmesine sebep olan bilinçaltına söylenerek sırılsıklam olmuş yatakta oturur pozisyona geldi. Çıplak ayakların soğuk fayansla temas ettiğinde bakışları gece uyurken açık bıraktığı penceredeydi. Manzara denilebilecek hiçbir yere bakmayan bu pencereden içeriye sızan sıcak rüzgâr tenini yaladı.

Haziran ayında Mersin'de olmanın verdiği yapış yapışlıktan bıkmış bir halde yataktan doğruldu. Kalktığında omzunun üzerinden yatağa baktı. Yatakta bıraktığı teri arkasında bir insan figürü bırakmasına sebep olmuştu. Belli oluyordu ki gece hem sıcaktan hem de kabustan (artık gördüklerinin gerçek olmadığına inanmıştı, ama rüya olacak kadar da masum şeyler olmadığında kâbus olarak değerlendirmeyi tercih ediyordu) oldukça terlemişti.

Odanın tam ortasında açık bir şekilde duran küçük bavuluna doğru ilerledi. Dün gece geç saatte geldiği otel odasına yerleşmekten geri durmuştu. Bavulunu odanın ortasında açarak sadece gecelik olarak giyebileceği bir askılıyla bir şortu çıkartıp uyumuştu. Bundan da hiç pişman değildi. Aylardır zor ve stresli bir süreçten geçmişti. Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki Arkeoloji bölümünde öğretim üyesi olmak için doktora sınavını başarılı bir şekilde geçmişti. Geçer geçmez de hocası tarafından dün acil bir şekilde Mersin Tarsus'taki arkeoloji kazılarını raporlaması ve öncülük etmesi için, yine kendisi gibi öğretim üyesi olan Orkun'la, buraya gönderilmişti. Gelir gelmez uyumak için odasına çekilmişti çünkü bugün yapması gereken oldukça çok işi vardı.

Bavulunu biraz karıştırdıktan sonra duş için iç çamaşırlarını alarak banyoya doğru yöneldi. İkinci sınıf bir otelde kaldıklarından, devletin sağladığı imkanlar dahilinde, banyo mükemmel olmasa da işine yarayabilecek büyüklükte ve yeterlilikteydi. Banyonun kapısını arkasından kapattıktan sonra elindeki çamaşırlarını kapattığı klozetin üzerine koyarak tamamen soyundu. Duşa kabine girmeden önce suyu ayarladı. Soğuk ama üşütmeyecek bir seviyeye getirdiğinde üzerine yapışmış terden ve kokusundan kurtulmak için hevesle duşa girdi.

Kızıl saçlarının arasından akarak yüzünde ve vücudunda gezinen suyun soğukluğu rahatlamasını sağladı. Kendisini bildi bileli daima soğuk suyla duş almıştı, yaz kış fark etmiyordu. Sanki böyle göğsünün ortasında alev alev yanan bir yangın vardı da ancak duşa girdiğinde soğuk suyla sönüyordu. Bu yangından doğan alevlerin sırtına binmiş düşünceleri, zihninden uzaklaşıyor rahatlamasını sağlıyordu.

BÜYÜCÜNÜN GÖKKUŞAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin