10 YIL SONRA
Oldukça dağınık olan çalışma masamda oturmuş sabah kahvemi yudumlarken, diğer yandan bilgisayar üzerinden Sarmaşık ile olan evliliğimizden yedi yıl sonra doğan biricik kızımız Aygün için yatılı dadı araştırıyordum.
Evliliğimizin üzerinden on yıl geçmişti. Bana 'evet' dediği günü hâlâ ilk günkü gibi hatırlıyordum. Onunla evlenme amacım her ne kadar farklı olsa da, zamanla tam anlamıyla gerçek bir sevgiye dönüşmüştü.
İkimizin de işleri yoğunlaştığı için, üç yaşındaki minik kızımızın bir dadıya ihtiyaç duyması konusunda hemfikirdik.
Böylece hem işimize hem de birbirimize ayıracak daha çok vaktimiz olacak, hayatımızı ertelemek zorunda kalmayacaktık.
Ajanstaki eğitimli dadıların listesini incelerken bir anda odanın kapı sesiyle irkildim.
"Girebilir miyim?" gelen, sevgili karım Sarmaşık'tı. Kapının eşiğinde duruyordu.
"Tabii ki. Gel, sen de bak." yeni uyanmış olmanın verdiği sersemlik hâlâ üzerimden akıyordu.
Yanıma geldi ve bir eliyle omzumu sıkarak bilgisayar ekranına doğru eğildi.
Birkaç dadı profili geçtikten sonra:
"Hiç birini gözüm tutmadı. Ne yapalım, biliyor musun? Ajansa kendim gidip yakından seçtiğim birkaç dadı ile randevu ayarlayayım. Hepsine bugün randevu verip sıra sıra her biriyle mülakat yapalım. Böylesi daha sağlıklı." dedi kararlı bir ses tonuyla.
Ve ekledi: "Hem zamandan tasarruf etmiş oluruz."
Açıkçası oldukça iyi bir fikirdi. Onun zekasına da ayrıca hayrandım. Hem güzel, hem zeki, hem de olgun bir karaktere sahip eşsiz bir kadındı Sarmaşık.
"Olur. Dediğin gibi yapalım."
Masanın üzerindeki bebek telsizinden kızımız Aygün'ün ağladığını duyduk.
"Bu sefer sen ilgilen. Ben de dediğimi yapayım. Eve gelince birlikte parka gideriz." yanağıma bir öpücük kondurdu.
Ve: "Ben çıkıp hazırlanıyorum. Sana kolay gelsin." diye ekleyerek hızlıca yanımdan ayrıldı.
Telsizde bebeğin mızmızlanmasını dinledikçe, bir dadıya ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu bir kez daha hissettim ve bilgisayarın ekranını kapatarak bebek odasına geçtim.
Aygün, bebek yatağının içinde ayağa kalkmış, yatağın köşesine tutunarak, beni görmüş olmanın verdiği sevinçle yüzüme bakıyor, gülümsüyordu.
Onun da saçları annesi gibi sarı ama kıvırcıktı. Gözleri kahverengiydi ve burnunun etrafında çiller vardı ve tabii bebekliğin vermiş olduğu tatlı şişmanlık onu fazlasıyla şirin gösteriyordu.
Yanına yaklaşıp kucağıma aldım onu.
Yüzüme bakıp gülümseyerek:
"Baba!" dedi.
İlk öğrendiği kelimeydi bu. Önce 'baba' sonra da 'anne' demeyi öğrenmişti.
Onu kucaklayıp öptüm ve mutfağa geçip bebek koltuğuna oturtarak mamasını hazırlamaya başladım.
Koltukta hep çok rahattı. Genellikle diğer bebeklerin aksine sessiz ve sakindi. Pek yaramazlık yapmıyordu. Sessizce mamasının hazırlanmasını bekledi.
Mamasını hazırlayıp önüne koyduğumda sevinçle alkışlamaya başladı; oldukça minnettar bir şekilde.
O sırada mutfağa Sarmaşık girdi. Yanıma gelip beni arkamdan kucakladı ve yanağımdan öptü. Birlikte kucak kucağa Aygün'ün mama yiyişini seyrettik.