23.Bölüm: Visal

423 55 157
                                    

Birini geride bırakmak, artık onu sevmemek ve unutmak demek değildir çoğu zaman. Birini geride bırakmak, 'seni seviyorum ama artık bana iyi gelmiyorsun' diyebilecek kadar güçlü olmaktır.

✧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üstümdeki kıyafetlerden kurtulup duşa attım kendimi. Bu kez zihnimi susturmayı, sadece suyun vücuduma değmesiyle rahatlamak istedim. Ama su bedenime süzülmeye başladığı an daha henüz birkaç saat önce kazıdığım kolum acı verici bir şekilde yandı. Bağırmamak için dudaklarımı birbirine bastırarak öne doğru hafifçe eğildim.

Suya, daha doğrusu acıya alışırken düşündüğüm tek şey son zamanlarda pekçok şeyin ne kadar dağıldığıydı. Ve son noktada cesaret gösterdiğim o hamle... Bucky'i vefat eden babasıyla vurmuştum bir nevi ama o kadar da takılmıyordum buna. Sonuçta kabul etmek zor olsa da haftalardır onun tarafından psikolojik şiddet görüyordum. Üstelik neredeyse olan, onun uğruna kaybettiğim hiçbir şeyden haberi yokken... Bana batan da buydu işte.

Duştan çıkıp masaya geçtim. Aynadan belime doğru uzanan saçlarıma takıldı gözlerim. Bundan kısa süre önce dokunmaya kıyamazdı saçlarıma. Büyük bir özenle tarardı. Asla kesmememi, kesersem beni asla affetmeyeceğini söylerdi ama adı üstünde, eskidendi.

Kendimi düşürdüğüm duruma o kadar acıyordum ki... Bir insana bel bağlamak, ruh halinin ona bağlı olması, sırf gitmemesi, seni kabul etmesi için her yaptığını alttan almaya çalışmak... Aslında dışarıdan bakıldığında o kadar zavallıca bir hareketti ki. Ve hala da kabul ediyordum. Farkında olsam bile kabul ediyordum bunu.

Ben defalarca beni kaybetmeyi göze almış birine, verdiğim kıymeti ve değeri anlatmaya çalıştım.

Ve aslında bazen 'dünya yanarken kimse beni kurtarmaz ama bir kişi... Bir kişinin kurtaracağına eminim' dersiniz ya. İşte tam da o kişi sizi alevlerin içine atacak kişi olabilir.

İnanması zor, değil mi?

İnsanların bir gecede ne kadar çok değişeceğini tahmin bile edemezsiniz.

Biliyordum, ben onu her haliyle, ne yaparsa yapsın kabul ederken beni olduğum gibi sadece toprak kabul eder. Ve bazen o ev dediğiniz yer size zamanla mezar oluyormuş, ev anlamı kalmıyormuş çünkü.

Çünkü herkesin evi göğsünde taşıdığı insanın dizinin dibidir.

Birkaç saat geçmişti, akşamüstü olmuştu ve evde yine yalnızdım. Artık o kadar rahatsızlık vermiyordu. Doğrusu... Alpine ilk öldüğünde, Bucky ilk her şeyi öğrendiğinde bu evin duvarları onların yokluğunda bana zindandan farksız geliyordu. İçinize bir boşluk nükse etse de alışılabiliyordu. Her şeye alışılabilirdi. Sadece eskisi gibi olmazdı.

Titreyen telefonumu uzanıp masadan aldığımda şaşırdım çünkü arayan Sarah Carter'ın ta kendisiydi. Açıp kulağıma götürdüm. "Milena, nasılsın tatlım?" O samimiyetsiz sesiyle yine sinirlerimi oynatmaya çalışıyordu belli ki.

Parabellum ■ Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin