Zaman

8 3 1
                                    

*Kum saati o an durmuş ve yıkımın sonucu belli olmuştu*

Bilirsiniz bazen zaman nasıl olduğunu bile anlayamadan geçer gider. Ailem ile kaldığım sürenin ikinci ayındayım. Her şey normal bir farklılık yoktu. Arada birde varisi sıkıyordu bu zaman. Süreler, dakikalar, saatler, kilometreler, metreler...

Bunlar gerçi insanı bazen heyecanlandırsa da sıkıyordu. Bu krallıkta okula halen gitmiyordum. Çünkü beni görmeyen arkadaşlarım tekrar gördüğü gibi krallığa bir casus olduğumu bildirebilirler idi.

Gün başlıyor ve aynı normallikte bitiyordu. Zaman artık benim için bir çizgiden ibaret değildi. Artık noktalar halinde oluştu. Kafamın içinde süre akışına göre bir çizelge oluşmuştu.

Bir aşağı iniyor bir yukarı çıkıyordu.

Her sabah olduğu gibi bir sabah tekrardan normallikle uyandım. Ama bu sefer aynı hissetmiyordum. Göğsümün altında beliren ağrı bende iyi bir şeye doğru bir şeylerin ilerlemediğini belirtiyordu.

Ağrı şiddetlenmeye devam ederken ben yatağımdan kalktığım ve kapıya adım attığım sırada kapımın kulpu yavaşça yukarıya doğru çevrildi. Ayrıca gelen kişi odama girmek ve haber vermek için kapımı çalmadı. Bu sefer bu bana bir yere bir şeylerin olduğunu çoktan bildirmişti. Gelen annem di.

Yüzü kıpkırmızı ve gözleri dolmuş bir hâlde bana bakıyordu. Elleri bile titriyordu. Karşısında ona baktığımda birkaç kelime ağzında geceledi fakat sadece anlayabildiğim sadece dört kelimeyi...

" Eflien... Krallığında... Yıkım... Olmuş...."

Gözlerim neredeyse yuvasından çıkacak şekilde açılmıştı. Biliyordum, göğüs ağrım yakınımdan bir varise veya mutluluk, başarı kaynağıma zarar verildiğini anlatıyordu. Krallığımdan ayrılırken içime sinmeyen bir durum olmuştu ve kaynağı da bu durumdu...

Başına bir bela veya dert geleceği içime sinmişti.

Runha ne yapmıştı ve halkım en önemlisi ise arkadaşları iyi miydi?

Odamdan koşarak çıktım. Elim ayağım birbirine dolanmıştı. Televizyonun önüne tam geldiğimde evet, haberlerde o krallığın yarısının harabe olduğunu belirten görüntüler tam karşımdaydı.

Krallığın yarısı çökmüş ve harabeye dönmüştü.

Runha evet o konuma yapmak için orada değildi. Bana yapacağı en büyük ihaneti elleri ile önüme sermişti. Fakat bilmiyordu ki sözünü tuttuğu emaneti koruyamadı...

Bunun acısı elbet ya " Gezegen Yöneticisi" krallığı tarafından verilecekti. Ya da benim yapacağım planımla... Yüzüm kıpkırmızı ekranda kurduğum ve yıkımını gördüğüm krallığıma akıyordum. Gözyaşlarım üzüntü den değil sinirden akıyordu.

Ve ben kendimi bildim bileli gözyaşım neyden kaynaklı akıyorsa onun acısını ailem ve devletim hariç bana bunu yaşatandan mutlaka intikamı alırdım.

Asla ama asla benim malım önümde değildi... Şu anki bu krallık başkasının gibi görünüyordu gözüme...

Bir varisi elbet gözünde duygusunu belirten bir aydınlık bir parlama bulunurdu. Fakat benimkin de o parlama sönmüştü.

Şimdi yıkık bir krallık ve intikam için parıldayan bir ruh ortada kalmamıştı...

Televizyona kıpkırmızı kesilmiş bir şekilde bakıyor, gözlerimi içinde oluşan döngüye bakıp gülümsüyordum.

Runha benim için artık resmi kafamda kırmızı bir çizgi ile çizilmişti...

Ben mi yoksa o mu kazanacaktı savaşı?

YansımaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin