2

227 14 0
                                    

"Başın sağolsun"

Acı dolu sesleriyle dileklerini dile getiren kişilerin ya ellerini sıkıyor yada mecburiyetten sarılıyordum. Kuru dudaklarımı her ne kadar ıslatmaya çalışsam bile ağzımın içi de kuruydu

Halsizlik ve ağlamaktan ağrıyan gözlerim ile bedenim iyice çökerken evin önünden ayrılıp dışardaki mutfağa girdim. Burayı zamanında benle mehmet yapmıştık.

O zamanlar daha aramız iyiydi. Daha bana olan saf nefreti başlamamış birbirimize aşkla bakıyorduk. Gerçi ben ona hep sevgiyle bakmıştım.

Çünkü buz mavisi gözleri ona her yaklaşmaya çalıştığımda bir duvar gibi karşımda dikiliyor hep bir mesafe koyuyordu aramıza.

Dudaklarından dökülen övgülerle ve sevgi sözcüklerinin bile yalan olduğuna kanıt niteliğinde hiç bir sıcaklık belirtisi yoktu. Gözlerindeki duvar 5 sene süren evliliğimiz de ikinci düşüğü yapmam ile üzerime yıkılmış yerini dikenli tellere bırakmıştı.

Artık o gözlerde yer edinmeyi bırak buluşmak bile can acıtıyordu. Eskiden sahte bile olsa kalpler dökülen dudakları yerini acı bir zehre bırakmıştı. Durmadan kulaklarımdan enjekte edilen zehir aramızdaki saygıyı acılar içinde öldürdü. Leşini ise kalbime gömdüm. Çünkü artık uzaklık birbirimize. Ne o kalbimdeki acıyı görebiliyordu ne ben onun içindeki öfkeyi.

Üçüncü hamileliğimde ekstra özen gösteren aileye  bir değil iki erkek evlat armağan etmiştim. Eve tatlı bir telaşla birlikte sevinç girse bile o tel örgüler asla sökülmedi o gözlerde. Ben ise bununla yaşamasını öğrendim.

Bardağa suyu doldurup küçük yudumlarla içerken çocukların aç olma ihtimaline karşı mutfaktan çıkıp eve girdim. Su içtiğim için birazcık kendine gelen bedenimi dik yaparken salonda Kur'an okuyan kadınlarla beraber yerde ne olduğunu anlamaya çalışan çocuklara göz ucuyla bakıp yatak odasına girdim. Girer girmez  gördüğüm beden ile anlık şaşırırken kendime gelip yatağa ilerledim.

"Senin burda ne işin var cemal abi. "

Cevap veremeyeceğini bilsem bile tutmadığım dilimi ısırıp yatakta uyuyan bebeklerime baktım. Egeyi kucaklayıp pijamasını koklarken altını pislettiğini anlayıp komidine ilerledim. İki bez çıkarıp tekrar yatağa dönerken bebekleri izleyen cemal abiye baktım.

"Biliyorum abi sende üzgünsün ama elden ne gelir? "

Önce Ege'nin ardından Efe'nin altını değiştirdim. Hafif mırıltılar çıkarsalar bile uyanmamışlardı. Öylece bebeklere bakan adama samimi bir tebessüm gönderip odadan çıktım. Cemal abi bebeklere çok düşkündü. Öyle ki ikizler onun çocuğu olsa bu kadar sevmezdi belkide. Ve ben ona güvenip misafirlerle ilgilenebiliyordum.

levirat bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin