Günler hızla geçiyordu. Haftalar birbirini kovalarken kış gelmiş kapıya dayanmıştı. Kırdığım odunları kenara koyup yenilerini getirdim dört duvar arasında ki beton zemine. Efe ve Ege evde Cemal'in yanındaydı.
Kış bu sene hiç olmadığı kadar sert geçecek dense bile yılın ilk karı zemini bile tutmadan erimişti. Hava sıcaklığı ise beklenen derecenin üstündeydi. Odunluktan çıkıp soğuk mutfağa girdim.
Isınmak için harlanmış ocağın yanına sığınıp yemeğin altının yanmaması adına karıştırdım. Akşama yazın yapıp kışın yediğimiz kurutmalık vardı.
Ben ve Cemal en çok biber seviyorduk annem ve babam ise patlıcan. Bu yüzden karışık kurutmalıklara bakıp ayaklandım. Yanına güzel bir domatesli bulgur pilavı ve bol köpüklü ayran fena gitmezdi. Bulguru yıkayıp küçük tüpte pişirirken mutfak kapısından görünen annem ile yüreğim ağzıma geldi.
"Korkuttum mu oğlum?"
"Yok anne buyur"
Yüzünden endişe okunan kadına yaklaşıp kapısı açık eve baktım.
"Birşey mi oldu?"
Biraz mırın kırın ettikten sonra ağzındaki baklayı çıkardı.
"Cemal biraz dellendi ne etsek durduramıyoruz, çocuklar uyuduğu için ağlamıyorlar ama gelsen iyi olur."
Sözlerini bitirince mutfaktan çıkıp 5 metre uzaktaki eve adımladım. Soğuk rüzgar bedenimi üşütürken üstümdeki hırkanın pek bir etkisi yok gibiydi.
Sıcak eve girdiğim gibi mayışan bedenimle toparlanıp asıl sobanın yandığı oturma odasına girdim. Yerinde titreyen adama ilerlerken gözleri beni bulduğu gibi hareketleri sakinleşti. Yanına yaklaşıp önünde oturdum.
"İyi misin Cemal haa?"
Gözlerini üst üste kırparken vücuduna baktım birşey rahatsız ediyor mu diye.
Gözle görülür hiçbir şey yokken ayakta dikilen kadına dönüp anlamsızca başımı salladım. Sıcak oda bedenime çok iyi gelsede ocaktaki yemeğe bakmam gerekiyordu. Ayaklanıp mutfağa gitmek için kapıya adımlarken Cemalin tekrar titreyen bedeni ile duraksadım.
"Oğlum belli ki seni istiyor yemeği ben yaparım sen Cemal'in yanında dur"
Arkasından kapıyı örtüp çıkan kadın ile birkaç saniye duraksarken gerçekten titremesi geçen adamın yanına çöktüm. Efe ve Ege sedirde huzurluca uyuyorlardı. Kendi ellerimle ördüğüm kıyafetler içinde başları Cemal'in yastığına dayanmıştı. Çocuklarımın bir diğer huyu Cemal'in kokusuyla uyumalarıydı. ..
Gerçekten çok güzel kokuyordu. İnsanı ferahlatan ve sokuldukça güven veren bu kokuya bende de bağımlı sayılırdım. Uyuyamadığım geceler Cemal'in sırtına alnımı yaslar kokusunu duymayı ümit ederdim. Ve hedefine ulaşınca sanki gözlerim uykuya esir düşmüş gibi hemencecik kapanırdı.
Yanımda sakince nefes alan ve yakın olduğumuz için kokusunu duyumsadığım adama baktım.
"Acaba birşey mi ısırdı. Odaya gidip baksak mı"
Cemal'in birşey diyemeyeceğini bile bile gözlerinin içine bakarken ayaklanıp tekerlekli sandalyenin kolunu tuttum.Beraber girdiğimiz yatak odası ile derin bir nefes alırken Cemalin karşısına geçip gözlerinin içine baktım.
"Bir yerin ağrıyor mu"
Gözlerini ağır ağır yuman Cemal ile kapıyı kapatıp eski yerine geçtim.
"Kolların mı?" Hayır anlamında sallanan hafif baş ile ayaklarını göstererek "bacakların mı?" diye sordum.
Yine aynı cevabı alınca tüm vücudunu tek tek sormaya başladım.
"Göğsün olabilir mi?"
Aşağı yukarı sallanan baş ile üst üste giydirilmiş iki kazak bir içlik birde atleti çıkarıp göğsünde herhangi birşey var mı diye kontrol ettim.
İlk defa Cemalin çıplak bedenini görmesem bile bu seferki farklı hissettiriyordu. Sanki heyecanlanmış gibiydim ama bu tepkime anlam veremedim. Her zamanki şeylerdi bunlar. Nefesinin hızlanıp kalbinin depar atmış gibi hızla kan ponpalamasına gerek yoktu.
"Bir-birşey yok göğsünde emin misin?"
Cemalden olumlu yanıt gelince "Alla Allah "diyip herhangi bir iz aradım. Geçen gün tıraş ettiği göğüs kılları hafif uzanmıştı. Buna rağmen pürüzsüz teninde her hangi bir darbe yada ısırılma izi bulunmuyordu.
"Cemal hava soğuk kıyafetlerini giydiricem"
Tekrar titreyen beden ile sabır çekerken yazı tahtasını getirdim. 29 harfin olduğu bu tahtadan cemal istediğini gözleriyle belli ediyordu.
Gözleri ö harfine takılınca en alttaki boş kısma yazıp diğer harfi beklemeye başladım. Bu sefer p harfine derince baktı. Onuda yazınca"öp" kelimesi çıkıyordu .
"Ne yani göğsünü öpmemi mi istiyorsun."
Sallanan baş ile nefesim hızlanırken elimde titreyen kalemi tahtanın ucuna bıraktım. Bir adım Cemal'e yaklaşıp önünde diz çöktüm. Başım onun tamda göğsüne denk geliyordu. Derin bir nefes alıp bana beklentiyle bakan gözlere odaklanarak göğsüne yaklaştım.
Öpmeden önce bakışlarım öpeceğim sol meme üstüne kaydı. Dudaklarım an be an sıcak tene kavuşmak için yansa bile yavaş hareketler ile biraz daha yaklaştım.
İçimden bunun bir rüya olmasını dileyip göğsünü öperken bugüne kadar hissetmediğim yürek yangınım kendini belli edercesine içimi yakıp kavurdu. Küçük bir busenin yol açtığı bu yangın son göz yumuşumda bile ateşini hep koruyacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
levirat bxb
General Fiction"Konuş benimle sevgilim. Bunca yılın acısı benden çıkarır gibi konuş benimle. Dilinle değil yüreğinle konuş. Bırak dudaklarımız değil gözlerimiz anlatsın herşeyi . Seni nasıl sevdiğimi haykıran bu bedene tebessümle karşılık ver . " eşcinsel bir kur...