Sıkıntı tüm ahengi ile içimde dağılırken aklım da ceryan eden düşünceler birbiri ile çarpışıyor beni kıskacı altına alıyordu. Garip bir felaketin omuzlarıma bıraktığı o yük iptila olmuş karanlığımla beni bir arada bırakmıştı. Oluşan o eşşiz fırtına düşüncelerimi alabora ederken bir el omuza kondu."Gümüş" Aylanın ince sesiyle ona doğru döndüğüm de bakışlarının tüm suretimde dolandığını gördüm. "Sana sesleniyorum duymuyorsun beni" derken elinde tuttuğu çantasını sıranın üzerine bıraktı.
Onu hiç duymamıştım,
"Sahi mi? Dalmışım" dediğimde başını sallamakla yetindim. Boş amfinin içinde yankılandı sesim.
Elleriyle solmaya yön tutmuş ince kumaş paltosunu çıkartıp masanın üzerine bıraktı . "Nedir senin bu hallerin Gümüş, bir şeyin olduğu pek aşikar bir derdin mi var bilmediğim" derken yanıma oturdu. Bu telaşları boşuna değildi. Bir derdim vardı ama dermanım da yoktu. O günden sonra Mehmet'i görmemiştim.
Benim hislerimin farkında olması da cabası olmuştu. Çok mu belli ediyordum. Yoksa çocukça bir eğlenti olduğunu mu düşünmüştü?!
Ellerimi tuttuğumda hissettirdiği o şefkat tüm duygularımı ele verecek gibi hissettirdi bana. Biraz daha sokulsa yaralarıma kusacağım diye korktum. "Endişe etme bir şeyim yok hem olsa sana söylerim biliyorsun Ayla" dediğim de yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu. "Son günlerde babaannem rahatsızlanmaya başladı." dediğim de yüzünü hayli bir endişe sardı. Yalanda değildi. Dün gece epey rahatsızlanmıştı.
"Hasefe hatuna ne oldu? Neyi var?" dediğinde dün gece gözlerimin önüne doldu. Gecenin bir vakti burnundan gelen bir kanama olmuştu. Bana seslenmemiş ama salonda abajurun altında oturduğumu da fark edememişti.
"Tansiyonu var biliyorsun bir de kalbi..." dediğim de üzgün bir eda ile bakışları sulandı.
"Gümüş, babannen iyi olacaktır merak etme hem eskilere öyle kolay kolay bir şey olmaz" dediğin de yüzümde bir tebessüm oluşmuştu. Ona inanmak istemedim o an çünkü gelecek olan felaketi hissediyordum. İçimde bir yerlerde hazır olmam gereken bir şeylerin varlığı yine aklıma düştü. Bir başıma yanlız başıma ne yapardım ben.
Babaannem Ağabeyimden sonra bir daha iyi olamamıştı biliyordum. Bazı olağan durumları farkında olmak acıtıyordu. Okul bu gün kalabalık değildi ve boykotlarda yoktu.
Ders bittiğinde oyalanmadan evin yolunu tutmuştuk. Ayla da benimle beraber gelmek istemişti. Minibüsten indiğimiz vakit yokuş yukarıya tırmanmaya başlamıştık.
Merdivenlerden inen Mert'i görünce yüzüm istemsizce asıldı. Arkamdan Ayla'da onu gördüğüne şaşırmış olmalı ki duraksadığını gördüm. Burada ne işi olabilirdi?
"Gümüş" dediğin de yüzünün hayli asık olduğunu anlamam uzun sürmedi.
"Mert.." dedim benden ona doğru elimde ki anahtarı vesiyere koydum. Yanımıza doğru yürüdüğünde Ayla'ya da başı ile selam verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Matemi
RandomMahkûm bir aşkın matemi "Sen bilir misin ki içimden geçen Sergüzeşt, ruhumun Medceziridir." Gözlerim tozlu rafların arasında ona kaydı. Parmakları arasında tuttuğu kitabın sayfalarında gezen eli aheste aheste yavaşladı. Düşündüğü şey mi onu acelesin...