baslamadan once yıldızlarr ⭐️⭐️⭐️ben şanslı birisi değildim.
ilkokulda her şeye sahip olan o şanslı çocuklardan olmamıştım.
babam ben daha sekiz yaşındayken öldüğünde şanslı değildim.
herkes arkadaş grubuyla gezerken yemekhanede yalnız başıma yemek yediğim, zorbalığa uğradığım günlerde de şanslı değildim.
şans eseri kazanmamıştım polislik okulunu.
kaderimim şansıma bağlı olduğuna inanmıyordum.
ta ki o hayatıma girip onun gibi birisine sahip olmamın çalışıp çabalamayla olmayacağını, öyle birisini hak etmemin ancak şansıma bağlı olduğunu anlayana kadar.
bir bakışı kalbimi ısıtmaya, bir gülüşü tüm dengemi alt üst etmeye yetiyordu. onunla geçen her bir dakika ömrüme fazladan bir yıl ekliyormuş gibi geliyordu.
aramızda sorun falan kalmamıştı artık. tüm terapi seanslarımıza gitmiştik. her şey rayında ilerliyordu ve hayalini kurduğumuz huzurlu ilişkiye sonunda kavuşmuştuk.
"aşkım sence bu kravat mı yoksa pembe olan mı?"
jisung üzgün hamster gözleriyle tatlı tatlı bana bakarken gösterdiği kravatlara indirdim gözlerimi. gün sonunda telaşlı adımlarla evimize girip boynundaki kravatı umursamazca yere attığımızda hangisini taktığının hiçbir önemi olmayacaktı.
ama şu anda çok özen gösteriyordu.
"sağdaki daha iyi sanki güzelim."
minik ve hızlı adımlarla tatlı tatlı gelerek önümde dikildi. "bağlasana o zaman." uzattığı kravatı alıp hızlı hamlelerle bağladım. dönüp gidecekken küçük dudaklarına tutkulu bir öpücük bırakmayı da ihmal etmedim.
burnunu kırıştırarak geri çekildi. "parlatıcımı bozdun."
"getir yeniden süreyim." şakasına söylediğim şeyi ciddiye alıp gerçekten parlatıcısıyla tekrar karşımda dikildiğinde gülümsedim.
jisung'un dayanılmaz bir tatlılığı vardı. bir insanı her geçen gün daha fazla sevmek nasıl mümkün olabilirdi anlayamıyordum ama her yeni doğan günle içimde ona karşı büyüyen sevgi artıyordu.
"sürsene."
"bozulmamış ki daha." tekrar dudaklarına yöneldiğimde o da öpüşüme karşılık vererek her buluştuğunda heyecanla birbiri üzerinde hareket eden dudaklarımızın alev alev yanmasına göz yumdu.
birden kendini yatağa sırt üstü yatmış bir şekilde bana esir ederken bulduğunda kafasını sağa çevirip buna bir son verdi. "jeongin geç kalacağız! üstümden kalk gömleğim kırışıyor."
"kalalım." dedim umursamaz bir sesle. tek düşündüğüm sevgilimdi. altımdan kalkıp beni yatağın sağ tarafına ittiğinde ayağım kolilerden birisine takıldı.
"ay pardon aşkım biraz sert oldu galiba. hem saçmalama arkadaşlarımız evleniyor ne geç kalması? ceketini giyin çabuk."
"tamam şaka yapıyorum hayatım zaten. şu kolileri de bir kaldıramadım bir gün ayağın takılır düşersen beni öldüreceksin diye korkuyorum."
"saçmalama kıyamam ben sana. daha yeni taşındın yerleştiririz beraber."
birlikte yapabileceğimizi anladığımızda jisung'un yanına taşınmıştım. yaklaşık bir hafta oluyordu. benim yüzümden evi dağılmıştı ama artık ikimizin evi olduğu için fazla umursuyormuş gibi durmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
miserable (you & me) ☆ jeongsung ✓
Fanfiction[texting] bir gece kolunda kurşun yarasıyla jisung'un kapısında beliren jeongin ve bu sefer ona karmayı yaşatmakta kararlı olan jisung.