"Tekrar gülsene Jeon."

436 53 13
                                    

Sabahın köründe bahçede zorla dizdiğim koğuş arkadaşlarıma baktım ve gururla gülümsedim. Ama binbaşı bey teşrif etmiyorlardı! Sıkıntıyla ellerimi bana biraz dar gelen asker üniformamın ceplerini tıkıştırdım.

Ayağımı ritmik bir şekilde yere vururken kahkaha atan Jimin ile göz göze geldim. Elimi boynuma götürüp bıçak işareti yapınca sustu. Zaten yeterince sinirliydim.

Niye mi?

Sabahın 7'sinden beri koğuş arkadaşlarımı uyandırmaya çalışıyordum uyandıkları gibi hepsi sırayla lavobaya girmişlerdi bende geç kalacağımız için lavobaya girmeden çıkmış bahçede sancılarla Binbaşı'yı bekliyordum.

Kapıya bakıp daha görünmeyen binbaşı ile Yoongi ile uğraşan Jimin'in yanına gittim.

"Lan altıma kaçıracağım lavobaya gitsem geç kalmam değil mi?" Yoongi bileğindeki kol saatine bakıp gözlerini tekrar bana çevirdi.

"On dakikan var Jungkook, koştur." Gülümseyip yanlarından ayrılarak askeriye binasına girdim. Hızlıca ilk katta ki lavobaya ilerleyip hızlıca kabine kendimi attım. İşim biter bitmez alımı üstünkörü yıkayıp omega hızımla bahçeye vardım.

Daha komutan gelmemişti! Derin nefes alıp yavaş bir biçimde sıraya dizilmiş sıcaktan hayıflanan askerlerin yanına yürümeye başladım. O sırada arkamdan bir ses işittim.

"Günaydın Jeon! Koğuş arkadaşlarının başına geç!" Arkamı dönüp bana doğru gelen binbaşıya baktıktan sonra kafamı sallayıp arkadaşlarımın yanına en öne geçmiştim.

O kadar alfa dururken neden ben koğuşun başına geçiyordum? Özellikle baskın alfa bile vardı ama bana geçmemi söylemişti. Koğuş arkadaşlarının en önüne geçip onlar gibi asker selamını verirken konuşmaya başladı.

"Evet, günaydın asker!" Gür sesi ile bağırıp omegamı çıldırtınca derin nefes çekip askerlerle beraber 'sağol' dedik.

Tekrar söze başladı, "Soranız elbette olacaktır bu yüzden söylüyorum. Kamp yapma nedenimiz herhangi bir savaş sırasında nasıl birlikte olacağımızı göstermek o yüzden sözümden çıkmadan yolda yürüyün, bir gece kalacağız ve geri döneceğiz kahvaltıları da orada yapacağız. Gidelim!" Arkasına dönüp tam teçhizat ilerlemeye başladı bende elimi kaldırıp koğuşakilere yürümeleri için işaret verip ilerledik.

...

"Bu gece burada kalacağız çadırları kurup kahvaltı yapacağız, başla!" Bağırmasıyla çantamın üstündeki çadırıma elimi attım.
Ama elimin boşluğa gelmesi ile kaşlarımı çattım. Çantayı yere bırakıp emin olmak istedim ve çadır yoktu. Ne yapacaktım? Etrafına bakıp düşürmüş olma ihtimalim ile birkaç adım attım.

"Ne arıyorsun Jeon?" arkamdan gelen ses ile hızla arkama baktım. Binbaşı elindeki çadırımla yanıma yaklaştı. "Bunu mu arıyordun?" dilini dudağında gezdirip dudağında daha ıslak bir görünüm elde etti.

"Evet komutanım, düşmüş olmalı..." Düşünür gibi yaparken çadırı üstüme doğru attı. İki elimle çadırı tutup gülümsedim.

"Teşekkür ederim komutanım." Diyerek saygıyla eğildim. Çadırımı nerede bulmuştu? Hiç fark etmemiştim oysa... Ellerini arkada birleştirip üzerime doğru eğildi. Eğildiği için geniş omzu daha da belirginleşirken yutkunup gözlerimi gözlerine çıkardım.

"Daha dikkatli ol Jeon, ben fark etmeseydim muhtemelen dışarıda yatacaktın. Her neyse oyalanma." Gözünü kırpıp sert adımlarıyla yanımdan geçip gitti.

Bende dediği gibi oyalanmadan çadırımı kurmaya çalıştım.

Ama pek de mümkün olamamıştı, ya benim beceriksizliğimden ya da çadır sorunluydu. Kara sular inmiş ayağımı çadırın diğer demir çubuğuna koyup çekiştirmeye başladım. Zorlukla çadırı kurunca çadırımın karşısına geçip gururla gülümsedim.

WTF?!  | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin