3- Neredesin?

46 4 4
                                    

Bölümler kısa oluyor ama ben çok sevdim bu kurguyu neden böyle oldu, yazdıkça yazasım geliyor. Neyse kısa bir ara vermenin zamanı geldi galiba bir günde üç bölüm atmak nedir yav?

Siz bu bölümleri okuyun, umarım seversiniz.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, sizleri seviyorum.

İyi okumalar.

.

Her gözlerimi kapattığımda aynı an canlanıyordu gözlerimin önünde beni kendisine çekip dudaklarımızı birleştirdiği zaman sonrası önemli değildi, benim hayatım artık o yirmi saniyede sıkışıp kalmıştı.

Yirmi saniye kısa gibi gelebilir ama benim yeniden yaşamamış sağlamıştı, can suyu vermişti bana tekrardan duygualarımın olduğunu hissettirmişti. İnsan olduğumu hissettirmişti bana, seninde duyguların var demişti. Sadece doğru insanı bekliyordun ve şimdi karşındayım işte Aksoy'a göre böyleydi, doğru insandı ama yanlış zamanda gelmişti.

Yanlış zamandı çünkü ikisi de sarhoştu ve kıvırcık saçlı çocuk hata olarak görüyordu kendisini, Aksoy ise yapılan hatanın ne kadar güzel olduğunu. 

Hatalar hayatımızı değiştirirdi benimde hayatım güzel bir hatayla değişmişti işte, şu zamana kadar kimseye karşı hissetmediğim duygular içimdeki yerini almıştı dudaklarımda hissettiğim o yumuşak dokunuşla. 

Şu an bu duygularla savaşması gereken sadece bendim, bu ağır yükün altında ezilmesi gereken bendim çünkü imkansıza aşık olmuştum. Belki de bir daha asla birbirimizi görmeyecektik yani mesajlaşmamızdan bahsetmiyorum, bir daha ona dokunamayacak o çok merak ettiğim saçlarının hissiyatını hiçbir zaman alamayacaktım. 

Burnumu çekerken kafamı iki tarafa hafifçe salladım, daha iyi olacaktım sadece biraz zamana ihtiyacım vardı. Yatağımdan çıkmak istemesem de zorla da olsa kaldırdım bedenimi, o günün üzerinden yalnızca üç gün geçmişti ve ben daha yeni yataktan çıkıyordum. Evet üç gün boyunca yatakta kalmış ve babamın hiç umrunda bile olmamıştım, genelde umursamazdı zaten beni ben hep kendi istediğimi yapardım. 

''Sonunda çıkabildin o odadan.'' babamın sesi kulağımı doldurduğunda gözlerimi devirmeden edememiştim, hiçbir söylemeden adımlarımı mutfağa yönlendirdim. Üç gündür pek bir şey yememiştim ve karnım açlıktan gurulduyor hatta ağrıyordu, açtık artık midemi bulandırmaya başlamıştı.

''Sana diyorum oğlum, neden konuşmuyorsun benimle?'' sinirlenmeye başlamış olduğunu sesine yansıyan öfkeden anladığımda karşılık olarak dudaklarımı iki yana kıvırmıştım, yine hiçbir şey söylemeden dolaba yönelirken kahvaltılıkları çıkarttım ve masanın üzerine sertçe bıraktım.

''Yavaş koy şunları kıracaksın!'' 

''Yenisini alırsın baba, bağırmana gerek yok. Nasıl olsa istediğin her şeyi yapabiliyorsun?'' 

kırklarında olan adam üzerime doğru gelirken gözlerimizi birbirinden asla ayırmadım, onunda gözleri benim gibi yeşildi ama benimkilerden daha açıktı. Üzerindeki siyah takımla gözlerinin rengi biraz da olsa koyulaşmıştı, elini ceketine atarken düğmesini çözdü ve bir elini masaya diğerini oturduğum sandalyenin arka kısmına yaslarken kulağıma doğru eğildi.

''Ne yapıyormuşum ben söylesene, ben bilmiyorum çünkü.'' sesi kulağıma işlerken daha fazla midem bulandı, ondan nefret ediyordum hem de her hücremle. Annem hastalandıktan sonra çok değişmişti, sebebini biliyordum aslında ama dile getiremiyordum. Gözlerimi oturduğum yerde dikleşerek onun gözleriyle birleştirdim.

''Sen çok iyi biliiyorsun ne yaptığını ama merak etme annem öğrenmeyecek.'' geriye doğru çekilirken yüzünde bir gülümseme vardı, bu kendimden daha fazla nefret etmeme sebep olurken sesi tekrar doldurdu kulağımı.

melankoli(BxB)| GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin