''Hako! Çık lan dışarı Hakan!''
Kapı deli gibi çalınıyor arada kesilip bağırış sesleri dolduruyordu kulağımı, kaşlarım çatılırken gözlerimi yavaşça araladım ve sese odaklandım. Birisi gerçekten kapıyı çalıyordu, daha sonrasında onun sesi doldurdu kulağımı Doruk'un.
Hızla yataktan kalkarken üzerime bir çıkartıp sandalyenin üzerine koyduğum tşortu gelişi güzel geçirdim ve üzerimi düzeltmeden hızla kapıya yönelip açtım, saçım başım dağılmış gözlerim kısık bir şekilde Doruk'a baktım.
''Oğlum azıttın mı gece gece ne bağırıp duruyorsun herkes uyuyor. İçtin mi lan sen?''
Gözleri kırmızıydı ve ayakta bile duramıyordu, geriye doğru adımlarken belimden tutup kendime doğru çektim, gerçekten bir insan kendine bunu neden yapardı benim bir sebebim vardı en azından onun sebebi neydi? Kendine eziyet çektirmekten başka bir nedeni yoktu.
"Allah senin belanı versin lan, oğlum siz benim sapıttığımı bilmiyor musunuz?! Nede-"
Elimle ağzını kapatırken gözleri büyüdü susmasıyla birlikte içeriye girip siyah kapşonlu ceketimi ve anahtarımı alıp kapıyı kapatmıştım. Bir kolumu etrafına sararken mahallenin çıkışına doğru hızla yürümeye başladım.
"Bağırma herkesi uyandıracaksın gel benimle."
"Nereye götürüyorsun bırak lan beni!"
"Bağırma allahın cezası bağırma yürü tepeye gidiyoruz."
Dişlerimi sıkarak yüzüne doğru konuşmam ile bana adım uydurarak yürümeye başlamıştı, o dakikadan sonra tepeye gelene kadar hiç konuşmamıştı. Kolumu etrafından çözerken onu serbest bıraktım ve omuzlarından tutarak kendime çevirdim, masum bir şekilde bana bakarken gülmeden edememiştim.
"Şimdi anlat bakalım derdin ne senin?"
"Siz siz şerefsizsiniz en çokta sen! Bile bile beni orada bırakıp gittin!"
Kelimeleri yutuyor ve bağırarak konuşuyordu, böylelikle söyledikleri daha anlaşılmaz hale geliyordu. Kaşlarımı çatarken elimi kaldırdım ve saçlarına daldırdım, dokunmam ile ağlayacak dereceye gelmişti bile alt dudağı titremeye başlamıştı.
"Hiçbir şey anlamıyorum bağırmadan konuş."
"Oğlum ben yandım lan, yaktınız lan beni!"
Gözyaşları gözlerinden süzülürken bir defa hıçkırdı, hıçkırmasıyla birlikte gözlerimi sımsıkı kapattım daha fazla dayanamayacaktım bu görüntüye. Elimi kafasına koyarken hızla kendime doğru çekip kafasını göğüsüme yaslamış elimi çekmiştim saçlarından, kollarımı etrafına sararken eğilip boynuna bir öpücük bıraktım.
"Doruk ağlama yav- ağlama işte."
Son anda durmuş ve o kelimeyi ağzımdan kaçırmamıştım, evet Doruk benim için gerçek olmayacak kadar güzeldi ve ben sırf ondan uzak durmamak için onunla arkadaş olmayı kabul etmiştim, ilk tanıştığımızda sürekli kavga edip dururduk kızlar için ama nereden bilebilirdim ona bu denli bağlanacağımı bilememiştim işte.
"Sus sen hiç konuşma hepsi senin yüzünden oldu! Senin yüzünden başkasına güvenmek zorunda kaldım!"
"Benim niyetim seni bırakmak değildi ben kendimi kaybettim Doruk, seni unutacak kadar çok içtim ben."
Benim içmemin amacı o gece için ona olan duygularımı unutmaktı çok ağır basmaya başlamıştı benim için ve ben gerçekten kafamı yitirmiştim, o kadar o vardı ki bende kendime yer kalmamıştı. Kendime yer açmak için bunu yapmak zorundaydım amacım seni orada bırakıp gitmek değildi kesinlikle o her içtiğimizde onu bırakıp gittiğimizi düşünüyordu ama ben hiçbir zaman gitmiyordum hatta bazen eve kadar birlikte yürüyorduk ama o sadece farkında değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
melankoli(BxB)| GAY
قصص عامةBir hata ne kadar güzel olabilirdi? 16. Bölümde yan çiftimiz vardır ve kitap içerisinde, onlarla ilgili bölümler de vardır. Ama ana çiftimiz Aksoy ve Doruk, yan çiftimiz ise Serkan ve Hakan. texting+düzyazı