''Hakan uydun mu?''
Bedenimi hafifçe kaldırıp yüzüne baktım, ses gelmemesi ve aldığı derin derin nefes lerde uyuduğunu anlamıştım. Bedenimi geriye doğru bırakırken gözlerimi kapatıp konuşmaya başladım.
''Sen beni tanımıyorsun belki, mahalleden de hatırlamazsın zaten. Aynı yerden çıktık oğlum biz, bakma şimdi zengin olduğuma. Şu an bunları duymuyorsun belki ama yine de anlatayım dedim."
Dudaklarımda oluşan bir tebessümle birlikte gözlerimin önünde onun çocukluğu belirdi, saçlarının rengi daha açıktı tabi o zamanlar. Yeni henüz bu kadar yanmamış, hayatla tanışmamış sadrce hayatı oyundan ibaret olan bir çocuktu.
''Ben seni ilk 7 yaşındayken gördüm, gerçi ben o zaman 13 yaşındaydım. Futbol oynardın sürekli, Drogba sevinci yapardın sürekli. Bir de elimden tutup çekiştirir oyuna almaya çalışırdın beni, gelmeyince de kızardın. Ben oynamayı değil ama saçma sapan hareketlerini izlemeyi seviyordum, bütün çocuklsrı parmağında oynatıyordun. Hevesin kırılmasın diye oyuna girmiyordum."
Profesyonel olarak oynadığım için beni geçemezdi belki ama ben hevesi kırılmasın diye bilerek izin verirdim ona, aklıma gelen şeyle kaşlarım çatılırken gözlerimi açtım ve boştaki elimi saçlarına çıkartıp yüzüne düşen saçları yavaşça geriye çekip okşadım.
''Sahi amına koyayım sen nasıl sonra beşiktaşlı oldun lan? Ben galatasaraylıyım diye mi benimle konuşurken öyle söylüyordun yoksa? Her neyse ben devam edeyim anlatmaya.''
Hafifçe kımıldandı ve sanki dudakları kıvrılır gibi oldu, bu benim gülümsememi sağlarken durağan bir ses tonuyla anlatmaya devam ettim saçlarını okşamaya devam ederken.
"Çünkü oyuna girersem, profesyonel olarak oynadığım için muhtemelen beni geçemez ve daha fazla sinirlenirdin ama ben bilerek sana yenilirdim biliyor musun? O zamanlar bile çocukluk aklıyla bunları düşünebiliyordum."
Ben gerçekten sevmiştim onu, o gözlerinden okunan saf mutluluğu. En ufak şeyden mutlu olmasını, yaşamdan zevk almasını sevmiştim. Onun yanında olunca yaydığı mutluluk yanındaki insanlara işliyordu, sanki mahallenin altın çocuğuydu Hakan.
Ama şimdi...
"Sonra Doruk geldi mahalleye, seninle yaşıttı birlikte başladınız okula. Birlikte gelip gidiyordunuz sürekli, arada kavga ediyordunuz. Sende ona karşılık veriyordun, hatta yumruk yumruğa kavga ettiğinizi bile biliyorum ben sizin. Biz ayırmıştık çünkü sizi Aksoy ve ben."
O gün en çok Hakan için endişelenmiştim, Doruk'un gerçekten hiç acıması yoktu. Hala yok gerçi...
Doruk'un bizi tekrar karşılaştıracağını bilseydim daha önce olmasını isterdim. Hakan bu kadar yıpranmış, dağılmış ve toparlanmaya ihtiyacı olan bir dönemde değil... Daha erken gelseydim, fazla yıpranmadan düşmeden tutup çekseydim yine böyle olur muydu?
''Sonra ne olduysa siz Doruk ile birden yakınlaştınız, gerçi o zamanlar Doruk'un babası hastaydı. Bunun içindir dedim aradaki buzları bunun için eritmişlerdir dedim ama öyle değilmiş. Sonra öğrendim sen ona aşık olmuşsun, mahallede bütün herkes bunu konuşuyordu çünkü sen bağıra çağıra Doruk'a aşkını ilan etmişsin öyle diyorlardı."
Sonlara doğru sesim kısılırken sertçe yutkundum, boğazımı temizledim onun elleri hareketle birken göğüsümün üzerine hafifçe sürtündü. Uyanık mıydı acaba?
"Sonra benim babam zengin oldu falan biz mahalleden gittik ama ben kopamadım o mahalleden, o hani meşhur duvar yazısı var ya mahallede." Gülerken gözyaşlarımı ellerimi kaldırıp sildim, birkaç kez öksürürken kollarımı tekrar etrafına sardım. "Onu da biz yazdık, 'Kanımda dolaşan alkol gibi sana git gide sarhoş oluyorum.' Derya için yazmıştık o yazıyı 17 yaşındayken çünkü Aksoy ve ben Derya için kavga etmiştik ve sarhoş olmuştuk birlikte, her ne kadar kavga etsekte küsemiyorduk biz birbirimize."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
melankoli(BxB)| GAY
Ficción GeneralBir hata ne kadar güzel olabilirdi? 16. Bölümde yan çiftimiz vardır ve kitap içerisinde, onlarla ilgili bölümler de vardır. Ama ana çiftimiz Aksoy ve Doruk, yan çiftimiz ise Serkan ve Hakan. texting+düzyazı