1.10 / Bıçakla Ölen Çabuk Soğur

19 5 0
                                    

















Lana Del Rey - Dark Paradise

















10. BÖLÜM


BIÇAKLA ÖLEN ÇABUK SOĞUR



Görüntü zihnimden gitmiyordu. İzlediğimiz saatten beri o kadının yüzündeki maske ve gözleri aklımdaydı. Her gözümü kapadığımda gözlerimin önünde bir ab gibi ortaya çıkıyordu. Eve geldiğimizde odama çıkmak istemiştim. Kendimi bir süre suyun altında tuttum. Çekici kıldı su kendini bir an. Gözlerimi kapayıp başımdan yukarısından akmasını öylece izledim. Suyun altında ne kadar kaldım bilmiyordum. Bildiğim tek şey, kızımın yabancı bir kadının ellerinden tutarak gidişiydi. Kadın bir fuları ağzına bağlamıştı bir maske gibi. Gözlerimin önünden bir türlü gitmiyordu. Islak saçlarımdan akan sular zemine damlıyordu.

Tıp, tıp, tıp

"Bak uçurtmayı nasıl tutacaksın görüyor musun?" Ellerime doladığım ipin sertliği bileklerimdeydi. Şimdi sanki o ipler prangalarımdı. "Teyzecim. Uçurtma neredeyse anneme değecek." Uzakta gökyüzündeki uçurtmaya bakıyordu. Saçları henüz denizden çıktığı için ıslaktı. "Değil mi?"

"Evet." dedim zorlukla. Saçlarından sular damlıyordu.

Tıp, tıp, tıp.

Toprağın rengini değiştiriyordu.

Sırtımı açıkta bırakan derin dekolteli elbisemden sırtıma yol bularak süzülen sular boğuyordu beni. Zihnim anahtarın kilidini açmıştı sanki. Kim olduğum, Ala'mın nerede olduğu soruları zihnimde küçük depremler yaratıyordu. Bilinmezlik, göçüp gidiyordu ruhumla. Düştüğüm yerde kalmıştım. Benim kızım bir kadınla gitmişti.

Uyuduğu zaman üzerine yorganı ince gelir mi diye düşündüğüm. Bir bebek iken yıkamaya dahi korktuğum, ilk adımlarını, ilk anlarını, ilk hatıralarını hiç unutmadığım kızım gitmişti. Korktuğunda küçücük ayakları ile odama koşan ve yatağıma atlayan, çalışırken bana tatlı ses kayıtları yollayan, canımın içine sardığım kızım gitmişti. Üç ay dolmak üzereydi. Üç yıldır ölüydüm.

Gözlerimi açtığımda bomboş bakışlarla geceyi aşıp gelen aydınlık odaya baktım. Saçlarım hariç hazır gibiydim. Zaten sadece Çağlar'ı kırmamak için kabul etmiştim. Eve gelip uyumanın hayalini kuruyordum. Ayağa kalktığım sırada kapının tıklandığını duydum. "Dide ben, girebilir miyim?" Cıvık cıvıl bir ses duvarlarımın benim boyadığım ölü boyasını döktü. Boğuk sesimi temizleyerek, "Gel." dediğimde kıpkırmızı kısa bir elbise ile içeri girdi. "Şafakcığım."

"Hoş geldin." dedim mırıldanır gibi. Kollarını koşarak bana doladı. "Ay yenge mi desem Şafak mı bilemedim?"

"Dilediğini söyleyebilirsin." Şafak baya alıştın he bu işe?

"Abim de aşağıda Cengiz abiyle kol düğmelerini arıyor." dedi imalı bir ifadeyle. "Siyah giyinmek birlikte karar verilmiş bir şey miydi?"

O da mı siyah giymişti? "Hayır." dedim mırıldanır gibi. Yatağıma oturdu. "Abimin neden bu kadar hızlı karar vererek seninle birlikte olduğunu anladım." dedi sesi yumuşacıktı bunu söylerken. "Çok güzelsin." Başını yana yatırdı ve bana baktı.

"Teşekkür ederim. Dide sen daha güzelsin." Saçlarımın nemi kalmamıştı. Bu yüzden taraktan geçirip kabarmasını engellemek avcuma kremi dökerek saçlarıma yedirdim.

ruhi devrim yasasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin