Yüzleşme

12 3 3
                                    

° Kâh güldük, kâh ağladık, yeri geldi sadece okuduk kaldık fakat bu günlere kadar geldik ve artık tamamen olayların içerisine girmeye başlıyoruz aklımıza gelen her sorunun cevabını teker teker alıp katliam yaratıyoruz:)

° Eğer fark edenleriniz olduysa hâlâ baş erkek karakterimiz ortalarda yok, minik bir spoiler olsun 1-2 bölüme gelecek kendileri;)

°Bu bölümümüzün şarkısı 

'Ahmet Kaya- Hani Benim Gençliğim'

° Keyifli okumalar dilerim, yorumlarda fikirlerinizi belirtmeyi ve yıldızımıza basmayı unutmayın!

🎭︎

Herkesin taktığı bir maskesi olurdu hayatta, bu maske kimisi için; Mutluluk, kimisi için; Gülümseme, kimisi için; Hiçbir şey olmamış gibi yapmak olurdu. Bu maskelerin faydaları da olurdu zararları da. Faydaları tek tük bir elin beş parmağını geçmeyecek kadarken, zararlarından en büyüğü insanı yormasıydı, maske takan, rol yapan insan yorulurdu. Maskeyi takan kişinin omzuna ağır bir yük binerdi, bazen bu yükü taşıyamaz, diz çökmek, biraz dinlenmek isterdi, ancak bunu yapamazdı çünkü diz çöktüğü an tepesine üşüşürdü insanlar ve anlarlardı, bir maske taktığını ve bunun yükünü taşıyamadığını. Bu maskeyi takan belki de sonsuza dek o maskeye mahkum kalırdı ve çıkartamazdı. Maske, mıh gibi yapışırdı yüzüne.

Taktığımız maskeler, kimi zaman güç, kimi zaman güçsüzlük demekti bizim için. Maskeler hislerimizi saklamaya yardımcı olurdu ve benim hislerim yavaş yavaş yitiriyordu bu hayattaki var oluşunu.

Ben ki, tüm hayatı boyunca maske takmış ve hâlâ takmaya devam eden Atlas Özal, karşımda oturan ve amcam olduğunu söyleyen adama karşı ne bir maske takabiliyordum ne de tek bir kelime edebiliyordum. Her zamanki gibi ne yapacağımı bilmiyordum. Ona inanıp yanında mı durmalıydım? Yoksa tek bir sözünü dahi dinlemeden girdiğim kapıdan çıkmalı mıydım?

Kararsız bir şekilde ona bakarken uzun süredir baktığı masadan gözlerini ayırdı ve bana bakmaya başladı. Gözlerinden herhangi bir his okuyamıyordum, fazlasıyla hissiz ama bir kadar da anlamlı bakıyordu. Bana bakarken gözlerinde oluşan his fazlasıyla inandırıcı geliyordu, gözlerin kalbin aynası olduğu söylenirdi fakat her ayna da gördüğü şeyi yansıtmazdı, insanlar gibi sahte aynalar da vardı hayatta. "Ne kadar da güzel olmuşsun Atlas, küçüklüğünden belliydi dünya güzeli bir kadın olacağın." Acar konuşurken gözlerimin içine bakmış, hayranlığını gizleme gereği duymamıştı.

Söyledikleriyle soğuk bir tebessüm sardı dudaklarımı. Küçüklüğümde görmüştü demek ki beni, eğer gördüyse anlaması gerekmez miydi annemin ve benim mutsuzluğumu? "Küçüklüğümde de belli miydi peki Duman'ın annemi öldüreceği?" Konuşmamla derince yutkunduğunu kalkıp inen adem elmasından anladım. Birkaç saniye süren sessizliğin ardından, "Konuya gireceğini tahmin ediyordum fakat bu kadar hızlı değil." dedi ve masanın üzerinde kenetlediği elleriyle oynamaya başladı. Güldüm. "Buraya hiç olmayan amca yeğen ilişkimizi güçlendirmeye geldiğimi falan hayal etmedin değil mi Acar Özal?"

Bakışları yavaş yavaş hissizleşirken, eliyle arka kapıda duran koruma işlevi gören iki adama el işareti ile çıkmalarını söyledi. Onlar odadan çıkarken Acar sessizliğini korudu. Kapı kapandığında bakışları ben ve Olcay abi arasında ilerledi. Soran gözlerle bana baktı ve, "Güveniyor musun Olcay'a?" diye sordu. Cevap verme gereği duymadan başımı onaylar gibi sallarken derin bir nefes aldı. "Emin misin? Ona göre başlayacağım her şeyi anlatmaya. İstediğin şey gerçekler biliyorum, belki inanmazsın ama her şeyi tüm berraklığıyla öğreneceksin bugün. Duman'ın anneni neden öldürdüğünü, şu an neden burada olduğunu, Meryem'in mezarını neden bulamadığını ve Duman'ın senden nasıl haberdar olmadığını."

DİLHUN; Geçmişin AlametiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin