9. Bölüm ❁ SONSUZ HİKÂYE ❁

483 15 15
                                    

Bazen öyle bir şey başına gelir ki aslında hep önlemeye çalışırsın, olmaması için dua edersin ama çaban yersiz kalır, korktuğun seni yıkmak için gelir bulur seni. Yine öyle bir andaydım. En çok korktuğum şey başıma geliyordu.

Oktay'ı arkamda bırakıp hızlı adımlarla bana ayrılan odanın yolunu tuttum. Oktay'ın arkamdan seslenmelerini umursamadan odanın önüne ilerleyip aralıklı duran kapıdan içeriye gireceğim sırada Oktay kolumu kavrayıp beni durdurdu. Korkuyla irkilip kolumu Oktay'dan çekmeye çalıştım ama işe yaramadı.

"Bırakın kolumu ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" Oktay öfkeli sesimle yaptığı şeyi sonradan fark edip kolumu nazikçe bıraktı.

"Özür dilerim Yankı amacım seni korkutmak değildi." Ona öfkeliydim. Onun bir suçu yoktu ancak göğsümün ortasında beni yakan bu ateşi söndürmem gerekiyordu.

"Korkuttunuz ama" Oktay mahcup bakışlar atıp ellerini teslim olurmuş gibi havaya kaldırdı.

"Özür dilerim Yankı odana bakmam gerekiyor bir şeyler ters görünüyor" ona anlamaz bakışlarımı gönderdim. Bahsettiği terslik neydi? Bakışlarım onun baktığı yere çevrildiğinde kapımın aralıklı olduğunu gördüm. En son kapımı kapattığımı hatırlıyordum. Kaşlarım havalandı bakışlarım hemen Oktay'a çevrildi. "Burada kal"  Oktay bana temas etmeden ellerini belindeki silah olarak tahmin ettiğim cisme dokundurup beni arkasında bırakarak içeriye girdi.

Oktay'ın odama girmesi yasaktı ya da onunla beraber odanın içinde bulunmam yasaklanmıştı. Aksi bir durum olmadıkça bulunulmaması gerektiği kuralını Özgür'ün olayından sonra Yıldırım koymuştu. Bu tüm korumalar için geçerliydi. Odamıza yalnızca yıldırım girebilirdi bu kural beni çoğu gece Kâbusların kollarına atmaya yetmişti. Kapının önünde durarak Oktay'ın içeriden çıkmasını bekledim. Çok kısa bir an sonra Merakıma engel olamayıp hafif aralıklı duran kapıyı elimle ittim. Oktay, odanın ortasında dikilmiş yatağın üstündeki uzaktan gördüğüm kırmızı renkteki kumaş parçasına bakıyordu.

"Neler oluyor?" Sorumla karşılık geniş omuzlarının üstünden bana çevirdi yeşillerini. Gözlerinde acı vardı. Kaşlarım olayın anlamsızlığıyla çatıldı. "Tehlike yoksa çıkar mısınız odama girmek istiyorum."

"Yankı," Oktay bendeki bakışlarını çekip bu sefer başka tarafa çevirdi. Onun baktığı yeri göremiyordum ama her ne görmüşse omuzları düşmüş elleri yumruk halini almıştı. Sertçe yutkunup odanın içerisine doğru ürkekçe adım attım. Gözlerim şimdi Oktay'ın gördüğü şeyi görebiliyordu.

"Çıkar mısınız?"

"Yankı bu,"

"Gidin"

"Yankı,"

"Git" haykırmıştım. Çok kısa bir süre sonra odamda yalnız kalmıştım. Arkamdan kapının kapanma sesinden sonra yere çöküp tuttuğum hıçkırıklarımı özgür bıraktım. Sarsıla sarsıla ağlamayı çocukluğumdan beri alışmıştım ancak hiçbirinde bu kadar çaresiz hissetmemiştim.

Odamdaki dolapların kapağı açık şekilde içleri boşaltılmış, yerde duran valizlerin içerisine yerleştirilmişti.  Beni buradan gönderiyorlardı. Buna sevinmem gerekmiyor muydu? Eğer özgür bırakılsaydım acıyla dökülen hıçkırıklarım mutlulukla dökülürdü ama öyle değildi ben buradaki cehennemden çıkıp başka bir cehenneme gönderilecektim.

Kendime ağladım, yaşadıklarıma ağladım. Beni buraya sürükleyen kaderime ağladım, yazgıma ağladım. Annemin acımasızlığına ağladım. En çokta babama ağladım. Beni terk edip öldüğü için ona haykırarak ağladım. Ben hiçbir şey yaşayamadan öleceğim için ağladım.

YANKI ❁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin