1. BÖLÜM❁Kızıl şerbet

7.5K 63 263
                                    

Mutluluk...

Bu kelimeye hep buruk bir gülümseme ile bakıyordum. Herkes için farklı anlamlar taşırdı çünkü.

Yaşlı bir amcanın bayram sabahı, Aşık bir adam için ölümden dönen eşi, Dostuyla zaman geçiren yalnız adam ve bir kız çocuğu için de anne sevgisi görmesi ona mutluluk bahşedebilirdi.

Mutluluk bazen küçük şeylerde bazen ise büyük, imkansız dediğimiz duvarların arkasındadır. O duvar boyumuzu aşacak derece de uzundu. Duvar yıkıla bilirdi ve imkansız olan mutluluk önüne tüm eşsiz güzelliğiyle sunulabilirdi. İstemek gerekirdi.

Ben istedim...

Annemin ve kardeşlerimin o duvarını yıkıp onlarla aynı olmak için, biraz dertleşmek için, belki de yalnızlığımı yok edebilmek için.

İstedim..

Ama olmadı. Gerçek tüm çıplaklığıyla yüzüme bir tokat gibi çarpıldı. O gece uzun duvarı kırmamam için daha da kötüsü yapılmıştı. Dört duvar daha kurulmuştu, en acısı da beni o duvarların altına koyarak, bir bir koymuşlardı o yıkılmaz tuğlaları...

"Anne.." dedim sesim ağlamaktan kısık kısık çıkıyordu. "Ben senin kızınım..." ellerimi acıyla yoğrulan kalbimin üstüne koyup sıktım "canından bir parçanım senin" hıçkırıklarla sarsılıyordu bedenim.

Arkamda ki kardeşimin kollarımda ki etimi delecek kadar sıkan parmakları canımı yakıyordu ama kalbim kadar yanmıyordu.

Beni kendisine çevirdi sertçe. Karşımda hiçbir duygu barındırmayan annemin gözlerinden ayırıp, bedenimi kendine çeviren kızıl saçlı kardeşime çevirdim ağlamaktan kan çanağı olan gözlerimi.

Bana sanki bir pislikmişim gibi tiksintiyle baktı. Hıçkırıklarımı tutmaya çalışarak karşımda ki benden dört yaş büyük kızıl kardeşimle konuşmaya çalıştım belki vazgeçiririm umudu ile...

"Ben senin küçük kardeşinim seren.." bir hıçkırık daha çıktı içimde ki yangın yüzünden. "Vicdanın nasıl dayanır beni ıssız sokaklara atarak?"

Histerik bir kahkaha attı karşımda ki duygusuz kız. "Sen benim kardeşimsin öyle mi?" diye sordu alayla karışık cümlesiyle.

Kafamı belli belirsiz salladım. Salonun ortasında kalbimin acı feryatları hıçkırıklarımla kendisini gösteriyordu.

Ne olduğunu anlamadan kolumu mengene gibi saran parmakları omzumu kavrayıp tüm gücüyle geriye doğdu itti. Güçsüz bedenim yaptığı hareket karşısında yere savrulmuştu. Acı dolu inlemem büyük evimizin salonuna yankı yaptı.

Bana böyle davranılmasından bıkmıştım. Ama kalkıp tek bir laf söyleyemiyordum. Onlara karşı gelemiyordum. Karşı gelmeyi istediğim zaman dördü birden bana saldırıyorlardı. Suçlu olup olmadığıma bakmıyorlardı. Onlar için hep hataydım.

Acı içinde doğruldum. Önüme düşen saç tutamlarımı kulaklarımın arkasına koyup etrafıma, beni hiçe sayan aileme çevirdim yıkık, umut arayan harelerimle.

Gözlerim en büyük ablama, duyguya kaymıştı. Uzun kızıl saçları, yüzünün yarısını kaplayan çilleri ve mavi hareleriyle tüm otorite kokan duruşuyla iki elini göğsünün altına birleştirmiş, beni izliyordu. Ona umut kırıntıları dökülen gözlerimle baktım. Ne kadar da acınılası bir durumdaydım. Onlardan umut dileniyordum, bir zamanlar içinde koşturduğum evde kalabilmek için.

Burası benimde evimdi. Babam varken nasıl da mutluydum. Annemler sevmese bile bana babam yüzünden tek bir kelime dahi diyemiyorlardı. Babam işe gittiğinde ise kabusum başlıyordu.

YANKI ❁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin