2. BÖLÜM ❁ Kapkara Yaprak

4.5K 68 275
                                    

Medya: Yankı UZ

____________

Adımlarım buzlu zeminde akıp gidiyordu. Gözlerim kapanmamak için direniyordu. Terk edilmiş, kaybolmaya yüz tutmuştum. Gözyaşlarım durmuş, artık akmamaya yemin etmişlerdi. Onlarda yorulmuşlardı her acı sonrası akıp kaybolmaya..

Yerler buzlanmıştı. Her an kayıp düşebilirdim. Ellerim soğuktan mosmor olmuş, sert bir kaya haline bürünmüşlerdi. Vücudumu saran mont bir müddet sonra etkisini kaybetmişti.

Ben ise ne ellerimi ısıtmak için cebime koyuyordum ne de bu durumdan çıkıp bir yere sığınıyordum.

Nereye sığınabilirdim ki? Ne gidecek bir evim, ne de sığınabilecek bir yuvam vardı. Ben artık tek başıma kalan zavallı bir kızdım. Hayallerim, umutlarım, mutluluğum, anılarım her biri o evde kalmış ve benim o değer verdiklerim şeyden alıkoymuşlardı.

Üşüyen yerlerim yanıyordu İçim kadar olmasa da...

Hani soğuk bir elinizi sıcak bir yere temas ettiğinizde elleriniz çatlar ya işte benimki de öyleydi. Ruhumda ki acı o kadar yakıyordu ki bedenimin soğukluğu onun yanında kırılıp çatlıyordu. Yetemiyordu soğukluğu..

Yüzümün her yerine kar yapışmış orayı donduruyordu. Yüzümde ki yaralarda kurumuştu. Bunu yanaklarımda izini sürmüş kuruyan kanla anlayabiliyordum. Bunu engellemek için elimi bile kıpırdatamıyordum. Boş ve yıkık bedenimle sadece yürüyordum. Ellerim iki yanımda buzlu zeminde ses çıkarta çıkarta sessizliği dinliyordum.

Başıma ne gelecekti, Yolda birileri tarafından durdurulup tecavüz mü edilecektim? Kapkaççıların önümü kesip benden para isteyince 'yok' dediğim için hırpalanacak mıydım? Soğuk hava bedenimin her bir yerine işleyip hipotermi mi geçirecektim? Ya da en olası şeyi yapıp canıma mı kıyacaktım? Belki bilerek, belki de değil.

Şuan tek yapabildiğim kalbimde ki kırıklıklarla boş boş yürümek. Hayattan umudu kesmiş biriydim. Benim için artık geleceğim önemli değildi. Ben geleceğimi evimizin içine bırakmıştım. Hapsolmuştu bir daha çıkmayacaktı. Umutlarım müebbet yemişti..

Nereye gittiğimi bilmeden sadece yürüyordum. Boş gözlerimle etrafa bakış attım. Yıkık, harabe bir binanın önündeydim. Adımlarımı durdurup bu binayı izledim. Bana beni gösteriyordu tıpkı bir ayna gibi. Onun yıkık halleri göz önünde bize serilebiliyordu ama benimkiler görünmüyorlardı. Saklandıkları bedenimden bir an olsun çıkmıyordu. Çıkarmak istediğim her an beni daha da acıtıyordu.

Camları kırık, duvarların boyası geçmiş, tahtalarının yarısından çoğu yerlere düşmüş, dışı karlarla kaplanmıştı. Yıkık bir bina, kullanılamayacak derecede yıpranıp her an yıkılmaya yüz tutmuştu. Benim içimde yıkık bir bina gibiydi. Dirayetimi kaybedip yok olabilirdim. Bu olasıydı. Yaşam sevincim yoktu çünkü.

Vücudum soğuğu yeni hissetmiş olacak ki her yerimi bir titreme sardı. Soğuk her yerimi öyle bir işlemişti ki canım feci halde yanıyordu. Ellerim sanki bıçak saplanmış gibi oluyordu. Esen her soğuk hava bedenimi sarıp delice yanmamı sağlıyordu.

iki yanımda olan ellerimi sıkmak istedim ama yapamıyordum. Kahretsin öyle bir donmuşlardı ki sert bir kaya gibi bükülemiyordu. Kafamı taşıyamıyordum. Buz tutmuştu resmen. Beynim donuyordu.

Böyle duramazdım ikinci ölümün böyle basit olamazdı. Birinci ölümümde pes etmemek için, her an hayatta kalmak için uğraşmıştım. Vazgeçirmemek için canımın acısına katlanmıştım. Şimdi bu küçük şeyi önlemem zor değildi. Bir yanım hayatta kalmak istemiyordu. Dayanmıyordu küçük bedenim bu olanlara. Diğer bir yanım ise savaş, bu kadar kolay pes etme diyordu. Geride bırak, yeni bir sayfa aç. Bu yaralı halimle nasıl açacaktım yeni bir sayfayı. Bir şeyler yazmak için mürekkebi beyaz sayfaya değdireceğim an kapkara olurdu, kirlenirdi. Yazılamazdı hiçbir şey. Zordu, ellerim titrek, beynim işlevini kaybetmiş, kalbim yandığı sürece bir şey yapamazdım. İyileşmek zordu.

YANKI ❁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin