Acı netizenlere göre tadı acı olan ya da bir süre zarfında yaranın acımasıdır. Zamanla geçen bir histir.
Netizenler ise bizi gerçekten uzağa somut bir bakış açısına çağırır. Gerçekler se çok acıdır.
Acı bir süre sonra yavaşlar ama asla gitmez. Her zaman derin bir his bırakır. Yaramızın acısı geçmez, yaramız oradan gider ve yeniden derimiz olur. Ama sen biri sana sorduğunda 'çok acımıştı' diyebilirsin. Evet acımıştı. O an gerçekten çok acımıştı. Ama hatırladığında da acırdı. Belki eskisi gibi derin olmaz dı acın.
Olay zamanla kabuk bağlayıp giden bir yara değildir, olay kalbindeki tüm bu dertlerin acısıdır. Çözümü bulunamaz ama o anlık unutturabilir kendisini.
🗽
Dayanamayıp bayılmıştım. On dakika sürmüştü. Ağzım kurumuş, gözlerim yorulmuş, boğazım kanımın o acı tadı ile ağrımaya başlamıştı. Artık bağırmıyordum çünkü geçmişti. Eskisi gibi acımıyordu.
Saat kaçtı? Ne zamandır buradaydım? Ne zaman buradan çıkıcaktım?
Bu soruları bir kenara çekip buradan nasıl çıkacagıma odaklandım. En azından bu düğümlerden kurtulmalıydım. Azıcık ilerimde bir raf vardı. Rafın üzerinde ise makas, bıçak gibi delici aletler vardı. Adı üstünde işkence odası. En azından bacaklarımdan bir tanesini cözseydi de uzanabilseydim.
Uzanmam olanaksızdı. Her tarafım bağlıydı. Yerimden oynayamıyordum bile. Aklıma bir fikir geldi. Çenem ilk kez ise yarayabilirdi. Ağzım ile ellerimdeki bağı çözebilirdim. Dişlerimle kemirerek. Gerizekalı ağzımı kapatmamıştı. Büyük ihtimalle kan aksın diye. Kan akmasaydı boğularak ölürdüm. Hemde kendi kanımla. Kendimi zorlayarak elimi yaklaştım. Dişlerimle hemen tuttum. Canım acıyordu. Morarıklarım olduğu için ve esnek olan insanların bile egilemiyicegi kadar eğildiğim için canım çok yanıyordu.
Sonunda çektim. Ama gevşemedi bile. Bunu bir kaç defa denedim. Gücüm tükenmişti. Son defa deniyicektim. Bir kaç kere denediğim için azıcık da olsa gevşemişti. Tekrardan tüm gücümle eğildim ve kaptım. Sımsıkı kemirip çektim. Bu sefer daha da güç kullandım. Ve oldu. Sonunda başarmıştım. Diğer elimi de çözdüm.
Fakat sorun şuydu. Bacaklarım demirden bir aletle bağlanmıştı. Ellerim bir kumaşla bağlanmıştı ama ayaklarımı akıl edip demir, metalik bir kelepçeye benzer şeye takmıştı. Ayaklarıma ihtiyacım şuanda yoktu. Aslında vardı.
Ama en azından ellerim kurtulmuştu ve hareket edebiliyordum. Sadece ayaklarımı oynatamıyordum. Onun haricinde oturabiliyor, kemiklerimi kıtlata biliyordum.
Az ileride gördüğüm tezgahın üzerinde su vardı. Oraya ulaşabilmem imkansızdı. Ama imkansız diye bir şey yoktur, sadece zordur. Ulaşmam için ayaklarıma ihtiyacım yoktu.
Yanımda bulunan tekerlikli dolapın üzerinde bir şeyler vardı. Bakmam lazımdı. Ellerimi uzattım. Gücümü kullanrak dolabı devirdim. Büyük bir gürültü koptu. Neyse ki ses geçirmiyordu bu duvarlar. Makas, bıçak filan vardı. Azıcık ileride ise bir halat vardı.
Halata uzanmak için hazırlandım. Tüm gücümle esneyip halata ulaşmaya çalıştım. Parmak uçlarım dokunuyordu ama tam kavrayamıyordu. Ve sonunda yakaladım. Ucunu yuvarlak bir şekilde düğümledim. Döndürdüm ve attım. İstediğim yere, tezgahın yanındaki çubuklu alana attım. İsabetlerim iyidir. Çektim. Onunda altında tekerlek vardı. Kolay gelebiliyordur.
O tezgahı da düşürdüm. Önce suyu aldım. Büyük bir iştahla tüm suyu vakumladım. Sonra gözüme çarpan bir anahtar oldu. Bacaklarımı çıkarabilirmiydim. Anahtarı aldım. Bacaklarıma uzandım. Kilitli kısmına anahtarı soktum. Nasıl bir şanssa girdi. Açtım. Sol bacağım rahatlamıştı. Ancak babam üstüne bastığı için acıyor ve kıpırdayamıyordu. Diğerini de açtım. Destek alarak ayağa kalktım. Topallayarak yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIM ÖLÜM
Misterio / SuspensoBir kızın zor bir hayat yaşaması. ailesi,arkadaşları tarafından sürekli dışlanması, Şiddet görmesi,zorbalanmasi. bir gün gerçekleşen bir kazayi kız fırsat bilir ve hayatına yeni bir insan olarak başlar. herkesten intikam alır. peki bu intikam nasıl...