20.Bölüm: Hayal kırıklığı.

79 11 203
                                    

20. Bölüm.

'Hayal kırıklığı ve pişmanlık' evet şu anki durumumuzu en iyi özetleyen iki kelimeydi bunlar. Bir evin içinde iki yabancı. Ya da özlemini çektiğin birinin çok yakınında olması ama bir o kadar da uzak olması...

Sahi ya ne kadar zaman olmuştu onun kollarındaki huzuru ve sıcaklığı kaybedeli?
Onun kollarındayken hissettiğim, içimi dolduran ama bir türlü anlamlandıramadığım o tanıdık hissi kaybedeli? Onun yağmurla toprak karışımı kokusunu duymayalı ne kadar zaman olmuştu?

Bebeğim bile küsmüştü sanki bana. Hiçbir şekilde tepki vermiyordu. Onun sesini duyunca bile hareketlenen bebeğim bana hiçbir şekilde tepki vermiyordu!!!

"Özür dilerim" sesim çok kısık ve çaresiz çıkmıştı.

"Odana git"

Buz gibiydi sesi. Hiçbir duygu kırıntısı yoktu. Bana içi gider gibi bakan adamın gözlerinde kocaman bir hayal kırıklığı ve büyük bir öfke vardı.

Derin bir nefes aldım. Gözlerine bakmamaya çalıştım. Çünkü bakarsam dayanamazdım. Mavilerindeki hayal kırıklığına dayanamıyordum artık.

"Hayır konuşacağız. Sakince" bir adım yaklaştım ve elimi uzattım elini tutmak için.

İzin vermedi. Tiksinir gibi hemen çekti elini. Gözlerimden firar eden bir damla yaşı tutamamıştım.

Sol melek: Birde utanmadan ağlıyor musun adamın karşısında.

Sağ melek: Kalan son sabır kırıntılarını da kendi ellerinle havaya saçıyorsun. Ben Aras'ın yerinde olsam atmıştım seni sokağa.

İkisi de haklıydı. Bir hafta sonra tekrar konuşmuşlardı. Onlar bile kızgındı bana.

Bir adım yaklaştı. Sesi sinirden yüksek çıkmıştı. "Odana git Şimal"

İrkildim, bir adım geri çekildim istemsizce. Yine Şimal demişti. Gözyaşlarım akmaya başlamıştı artık kendimi durduramıyordum.

"Gitmeyeceğim" bir adım yaklaşıp tam karşısında durdum.

"Kal o zaman, ben gidiyorum"

Kapıya yönelmişti ki elinden tutup durdurdum.

Derin bir nefes aldığını inip kalkan omzundan anlamıştım. Çok, çok sinirliydi. Şuan aklınıza bile gelmeyecek her şeyi yapabilecek durumdaydı. Öfkeden buz mavisi gözleri kıpkırmızıydı.

Yutkundum bu halini görünce.

"Bak ben gerçek-" sözümü bitiremedim.

Elini bir hışımla çekti. "Odana git Şimal. Yarın Ateş gelecek seni almaya o zamana kadar gözüme gözükme. Sabırlı bir adam değilim ben ve sen çok fazla sınıyorsun sabrımı. Yapma zararlı sen çıkarsın"

Bağırmıştı. Bu sefer öyle bir bağırmıştı ki gözyaşlarımı bile umursamamıştı.

Sol melek: Çok bile dayandı.

Sağ melek: Sana müstahak.

Çenem titriyordu. Bütün vücuduma elektrik çarpmış gibi titriyordu.

Ellerimle gözlerimi sildim. Derin bir nefes aldım ve kapıya yönelip kitledim. Anahtarı da pencereden attım.

Her şey o kadar hızlı olup bitti ki Aras bileğimden tutana kadar atmıştım bile anahtarı.

"Tamam ben suçluyum. Tamam ben hatalıyım. Tamam ben salağın önde gideniyim." Bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. Sildiğim gözyaşlarımın yerini yenileri alıyordu her seferinde.

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin