17.Bölüm: Kimsin sen?

95 9 83
                                    

17.Bölüm.

Uyandığımda odada Şafak ve Tuanadan başka kimse yoktu. Başka bir odaydı burası. Etrafıma bakındım. Sabah olmuştu.
Dün olanlar aklıma geldi. Aras'ın o şekilde evden çıkışı.

Gözlerim kocaman açıldı. "Aras" diyebildim sadece.

Omzumda bir el hissettim. Başımı çevirip baktım. "Merak etme o iyidir" Tuana güven vermek için gülümsedi. Ama çok sahte bir gülüştü bu. Avutmak için kullanılan sahte bir gülümseme.

Kaşlarım çatıldı. "Nerde o"

Nasıl beni o halde bırakıp giderdi. Benim ona ihtiyacım varken niye yalnız bırakıyordu. Hiç mi düşünmüyordu beni. Hiç mi önemsemiyordu bebeğimi.

Sol melek "Takıldığın bu mu gerçekten?" sinirli bir ifadeyle bakıyordu yüzüme.

Sağ melek "İlk defa haklı. Sence bu adamın o sinirle dışarıda olması ne kadar mantıklı?"

Haklılardı ama yine de bu onlara göz devirmeme engel değildi.

"Gel aşağıya inelim" Şafak sorumu cevaplamak yerine abisi gibi kaçmayı seçti.

Başımı olumlu anlamda salladım. Üstümü değiştirip aşağıya indik. Evde korumalardan başka kimse yoktu.

"Miran amca ve Derya Hanım yok mu?" Etrafa bakındım.

"İşleri vardı erkenden çıktılar. Gel kahvaltı edelim"

Şafak'ın bu aceleci hali de neydi böyle. Elimden tutulup çekiştirilince masaya doğru ilerlemeye başladım.

Garip bir sessizlikle geçen kahvaltıdan sonra  salona geçip oturduk. Sessizliği bölmek adına televizyon kumandasını aldım elime. Tam televizyonu açacaktım ki
Tuana kumandayı çekip aldı elimden.

Şaşkın bir şekilde bakakaldım yüzüne.

"Sohbet edelim ya biraz." dedi yüzümdeki ifadeyi fark ederek.

Edelim etmesine de ne konuşacağımı bilmiyorum ki ben.

"Şimal" dedi Şafak kısık bir sesle gözlerini kaçırarak.

"Efendim"

"Nasıl bu kadar güçlü durabiliyorsun?  Nasıl hala dimdik ayaktasın?" Gözlerime asla bakmıyordu.

Yüzümde acı bir gülümseme oluştu. Elim karnıma gitti. Hafifçe okşadım. "Onun sayesinde. Kucağıma alacağım günün özlemiyle ayaktayım."

Tuana'nın yüzünde çok yakından tanıdığım bir acı gülüş oluştu.  Gözlerindeki acıyı tanıyordum. Yüzündeki acı gülüşü biliyordum. Koltuğa sinmişti. Omuzları çökmüş sanki bir iki dakikada yaşlanmıştı.

Sertçe yutkundum. Nefesimin boğazımda kaldığını hissettim. Kalbim sıkıştı. Umarım yanlış anlıyorumdur. Umarım kafayı yemişimdir de bunları uyduruyorumdur.

Aklıma gelen şeyle irkildim. Evren. Evren beş yaşındaydı. Peki ya Tuana?

"Tuana" sesim varla yok arasında çıkmıştı.

Bakışları bana döndü.

"Sen kaç yaşındasın?"

Yüzündeki acı gülüşü hiç silinmiyordu. Ve bu benim canımı yakıyordu.

"Yirmi"

Yirmi. Tek söylediği buydu.

Kalbim göğüs kafesimi delecek kadar hızlı atıyordu. Aldığım nefesler yetmiyordu sanki. Boğazımda bir yumru vardı. Yutkunuyordum geçmesi için ama fayda etmiyordu.

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin