“Sözcükler, karşısındakini incitirim kaygısıyla titreyerek çıkardı ağzından.
Zülüfleri dudaklarının üstünde
ikinci bir sözdü.
Sesindeki her duyguya,
yüzündeki her anlama inanırdım.
Şiir okurdu, şarkı söylerdi.
Çiçekli gamzeleri vardı.
Öyle güzeldi ki,
kimse kederini göremezdi.
Bir baba acısı fısıldardı arada bir.
Uzak bir çocuğa tutunurdu.
Hepimizi bu acıyla severdi.
Sonra hemen yeşeren otların
fotoğrafını çekerdi.
Bir gün ışıksız, rüzgarsız
bir sessizlikle geldi.
Gideceğim, dedi.
Burada üşüyorum.
Dünya ağır.
İnsan korkunç.”“Onların kalpleri de seninki gibi sanıyorsun.
Herkes o kadar yumuşak
o kadar şefkat dolu olamaz oysa.
Oldukları gibi görmüyorsun insanları, olabilecekleri gibi görüyorsun.
Kendinden veriyor, veriyorsun.
Onlar her şeyini çekip alıncaya ve
için bomboş kalıncaya denk”“Ne fırtınalar koptu,
benim hayat dallarımdan,
hiç birinden vazgeçmedim,
umutlarımdan.
İçimde kıyametler kopsa da,
ben baharıyım yarınlarımın,
çiçek açarım her kışın ardından.”.
Uzun zamandır nasıl olduğum hakkında hiç düşünmemiştim. Hayatım hakkındaki her şeyi bir adama bağlayışımın üzerinden çok zaman geçti. Artık bir şeyleri kendim için yoluna koymam gerekti. Beni ben sevmezsem kimse de sevmeyecek gibi. Ben, beni düşünmezsem, hiç düşünülmeyecek gibiydim.
Hayatta hep bir amaç aradım. Neden nefes alıyorum, neden gülümsemek ve dik durmak zorundayım, diye çok düşündüm.
Hiçbir zamanda bir sebep bulamadım.
Bu bir şeyleri ilk bulamayışım değildi.
Mesela ben babamı hiç bulamadım.
Neden babamdan başladım biliyor musunuz, bir kız çocuğunun kaderini babası yazar. Bir kız gücünü hep babasından alır, ihtiyacı olduğundan değil ama arkasında bir babası olsun ister.Eğer yoksa, hayatını yalnızca o boşluğu doldurmak uğruna harcar.
Çoğu zaman şefkâte yenilir. En çok ona ihtiyacı vardır çünkü.
Aşk zanneder minneti, bir mutlu edildi diye bin mutlu etmek ister.
Yalnızlığını alırsanız ondan, bir eli hep sırtınızdadır.
Bir gülümsedi diye bağlanır bir yabancıya. Ortalık yalanla kaplanmıştır oysa.
Siz ister enayi deyin, ben sadece eksik kalmış derim.
İşte böyle böyle o yerin hiç dolamayacağını öğrenir, üstelik daha çok kanar olmuştur yarası.
Sonra büyür, büyüdüm.
Önce her gece ben okşadım saçlarımı, bazen bir buruk olsa içim.. ninniler söyledim, şiirler yazdım, şarkılar dinledim, yeri geldi canım uğruna can yaktım fakat ben kendimi çok sevdim.
Baktım ne sağım solum ne de önüm arkam da birileri var, o zaman düşüneceğim tek şey "ben" oldu.
Siz ister buna bencillik deyin, ben buna kendimi buldum diyorum, büyüdüm diyorum.
Bu benim kaybettiğim -belki de hiç elimde olmamıştı- şeyi ilk buluşumdu.
Bu benim sevilmek uğrunda çok savaş veren o küçük kıza en büyük borcumdu.
Kaybetmemek dileğiyle küçüğüm..
“Yükü ağır duygular yeşerdiğinde kaburgaların arasında, sarmaşıkları dokunduğunda çocukluğuna; acı seni yakar, sen ise hislerini. Acın sızladığında öldürecekmiş gibi, acının acısından olursun acımasız.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaybedenler kulübü
Poetryara sıra içimizde bir şeyler birikir de dökmek isteriz fakat biliriz ki kimseler anlamayacak hatta dinlemeyecektir, bende satırlara dökmek istedim. biyografimdeki linkten spotify hesabıma ulaşabilir ve kitabın çalma listesine göz atabilirsiniz.