O gemi hiç dönmedi Ophelia. Bu limanda yaşlandık. Bu koskoca ama bir o kadar hızlı ömrümüz yalnızca beklemekle geçti. Hep bekledik. Sevilmeyi bekledik. Sevdik, bekledik. Huzuru bekledik, sağlığı. Meşguldüler, bekledik. Ama bize hiç sıra gelmedi Ophelia. Kimsenin hayatına yük olamadık. Kimsenin telaşı olmadık. Kimsenin göz yaşına ortak olmadık. En güzel kahkahaları paylaşmadık. Kimsenin gözünü yaşlı da bırakmadık ama kimseyi de gülümsetemedik de. Hislerimizi yansıtamadık. Sevgimizi belli edemedik. Daima düz bir yüz ifadesi taşıdık biz Ophelia. Duygusuz olduk, sessiz ve bazılarına göre korkak. Bazısınaysa benzersiz gizli, saklı bir elmas fakat tanıştığımızda genellikle ilk fırsatta giden oldular. Bir ömür verdiler, yaşa dediler ama zorluklardan bahsetmediler. Virajlı yollardan, dalgası büyük denizlerden, bataklıkla dolu tarlalardan, en çok da yalnızlıktan bahsetmediler. Zevk aldığımız şeyler olmadı. Neyle mutlu olduğumuzu bilmedik hatta neyden korktuğumuzu da. Hayatı çözmeye çalışırken kendimizle aramıza birçok düğümü attık. Sonra yorulduk, birilerinden yardım istemeye karar verdik. En zor anımızda geldi, şefkâte yenildik. İlk yenilgimizdi, cahildik. Yalnızlığımızla yaptık. Yarı yolda kaldık. Ama yapılan iyiliği hiç unutamadık. Bu yüzden çok silinsekte hiç silemedik. Hep bekledik. Kaybolduk, korkmadık çünkü bekleyenimiz hiç olmadı bizim Ophelia. Bir ev verdiler ama taştan duvardan, bize hiç gerçekten evden bahsetmediler. Kendimiz öğrenelim dediğimiz her bilgi yaraladı bizi. İnsanların kalpleriyle tanıştık ve çoğu bedenin de sadece kan pompalayan bir organa sahip olduğunu öğrendik. Ama bir insan tanıdık, ona da hiç yakın olamadık. Bazen yalnızca olmaz işte Ophelia. Yazdık, çizdik, kısmen güldük, çok ağladık ve büyüdük. Önce gözlerimizden merakı aldılar, küçüktük. Ama yüzümüzden daha büyül bir avucu kapattılar gözlerimize. Bedenimize olan saygımızı çaldılar, kirlettiler. İşte o zaman da güvenimizi kaybettik. Sevgiye yabancılaştık, en yakınlarımız bile sevmeyince bizi. Anamız babamız vardı ama öksüz, yetimdik hep. Hep biz okşadık saçımızı, şefkâti bilemedik. Dudaklarımız kıvrıldığı her an gözlerimizin dolmasını sağladılar. İnsanların arka cebine attığı en berbat anlara, dugulara açtık hep. Hiçbir şeyden yana şükürleri yoktu, hep daha fazlasına bakardı gözleri. Bizler en ufağını isterdik, başkaları onları da isteyemesin diye. Canımızı yaktılar sustuk. Bizim kimsenin yarası olmaya niyeti yoktu ama merhametten yoksundular. Anlayamadılar, daha da üzerimize geldiler. Daha on beşimizde insanlardan soğuduk. Küçük şeyleri dest etmek yerine boş şeylere dahi gülmeyi seçtik. Güce açtık ve en güçsüzlerimizin bile omuzları dikti. Ama bilirdik ki biz iyiydik. Kalbimizin varlığını hep hatırlatırdık kendimize Ophelia. Her günümüz biraz daha fazla yaşamış olmak adına geçiyor olsa bile en çok hayatı yaşayan bizlerdik sanki. İnsanlar bir şeyleri yanlış anlıyor bazı şeyleriyse hiç anlayamıyorlar. Ölümle her an burun buruna hissediyorum. Kimsemiz yok bizim Ophelia, kendimizden başka. En azından mezarında adı olanlardan olacağız. Belki kıymeti ölünce de olsa anlaşılan biri oluruz. Belki bizi yazarlar, okurlar. Arkamızdan iyi şeyler söylerler de belki direndiğimize biraz değer güzel Ophelia. Ben deniyorum, her gece biraz daha zor geliyor olsa da. Deniyorum, bir şeyler için geç değil biliyorum. Ama bir gün vazgeçersem de bana çok kızmayın. Uykularımda dahi beni kovalayan bu canavardan artık kurtulmak istiyorum, fazlasını değil. İnsanlar benimle konuştuğunda fazla heyecanlanmasam, bir şeylere başladığımda kötü biteceğine biraz olsun inanmayı bıraksam da yeter. Her an düşünmez, her an birilerine yük olmaktan korkmak. Her an gereksiz hissetmek ama birilerinin bize muhtaç olmasından korkmak.. ne istediğini hiç bilmemek çok zor. Dört duvar üzerime üzerime geliyor ve sanki arada kalıp sıkışacakmışım gibi. Bazen gelen öfke nöbetleri ve nefret de olmasa biraz daha iyi olabilirim. Ellerimin titremesi ne sürekli terlemesi beni kendime düşman etmek üzere. Bilincim yerinde mi, bazen anlayamıyorum. Yaşadığım şehirle aramız bozuk. Ama onu seviyorum. Bu kurak şehre bayılıyorum. Sadece biraz daha bana yağmurlar getirse daha güzel olabilirdi. Neyse işte kafamın içinde dönen çoğu şeyi buraya dökmeyi denedim. Burayı paragraflara bölüp düzenlemeyi ise düşünmüyorum. Gecenin kalan saatleriyse sadece uyumaya deneyerek geçecek gibi. Neyse iyi geceler degerli kent okurları, kaybedenler kulübü burası.
Bu Gece Benimle Ölür Müsün? - Cem Adrian & Perdenin Ardındakiler
Her şarkıda, her yağmurda..
01.50
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaybedenler kulübü
Poésieara sıra içimizde bir şeyler birikir de dökmek isteriz fakat biliriz ki kimseler anlamayacak hatta dinlemeyecektir, bende satırlara dökmek istedim. biyografimdeki linkten spotify hesabıma ulaşabilir ve kitabın çalma listesine göz atabilirsiniz.