~Mektup~

26 8 0
                                    

~ ❆
En son ne zaman stresle başa çıktınız? Stres, korku ve kaygıyla başa çıkmak, sanki derin bir kuyunun dibinde sıkışıp kalmış gibi hissettiriyordu. Bu kuyunun içinde yüzmeye çalışıyordum , ancak suyun derinliklerinde boğulma korkusuyla kalbim hızla çarpıyordu. Kuyunun duvarları, zihnimdeki karanlık düşüncelerle kaplı, hiçbir yerden ışık sızmasına izin vermemişti. Bu karanlıkta kaybolmak, bir tür alışkanlık haline geliyordu. En azından bu, hissettiğim tek şeydi. Çünkü bütün yollarımın kapısı kilitliydi.

Gözlerimden yaşlar yanağımın üzerinden aşağı doğru süzülmeye devam etmişti. Bedenim hala titriyordu.
Toprak'ın elleri bileklerimi kavramaya devam ediyordu. Ağzımdan yarım cümleler çıktı.
"...ben," dedim. "...ben,"

"Konuşma, sadece nefes al ver. Şu an seni tehdit eden bir şey yok, her şey yolunda."

Biraz olsun nefes alış verişlerim düzene girmişti. Dakikalar sonra kendime gelmiştim.

"Nasılsın, iyi misin şimdi?"

Başımı aşağı yukarı salladım.

"Bu ataklar sürekli olur muydu?"

"Hayır, ben..." dedim "...şu sıralar biraz zorlu bir dönemden geçiyorum, hepsi bu."
"Toprak Bey,"

"Efendim,"

"Bileklerim... Artık titremiyorlar."

Gözlerini ellerime çevirdi. Bileklerimi bıraktı.
"Pardon,"

Sonra aniden duyulan telefonumun zil sesi duyuldu. En son elimden kaymıştı. Hala yerdeydi.  Telefonu yerden aldım.
Teyzem arıyordu.

Feriha teyzeme ufak yalanlar uydurup, durumu idare ettim.
Aileme olanları anlatarak onları gereksiz yere endişelendiremezdim. Özellikle böylesine bir mutlu günde.

                                   ♤

"Sayın Murat Kartal, sayın Ahu Çakır ile evlenmeyi  kabul ediyor musunuz?"

İkisi birbirlerine baktı, ve gülümsedi.
"Evet." dedi Murat abi.

"Sayın Ahu Çakır, sayın Murat Kartal ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?"
Ahu teyzem neşeli bir ses tonunda cevap verdi.
"Evet!"

Nikah Memuru Feriha teyzemlere döndü.
"Sizler de şahit misiniz?"

"Şahidiz."

Nikah Memuru gülümsedi.
"Bende devletin bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri karı koca ilan ediyorum, imzaları atıp, gelini öpebilirsiniz."

İmzalar atıldıktan sonra, ikisi de ayağı kalktı. Artık eniştem olan Murat abim, Ahu teyzemin belinden tutup kendine çektikten sonra onu dudaklarından öptü. Alkış ve ıslık sesleri yükseldi.

Artık bir eniştem olmuştu. Ahu teyzem evlenmişti. Onlar adına mutlu olmalıydım. Ama değildim.

Bu düğünde herkesin yüzünde mutluluk varken, benim yüzümde sadece bir maske var. İçimdeki korku ve endişe, her ne kadar dışarıya yansımasa da, beni tüketiyor. Ahu teyzemin neşeli gülüşü, Murat abimin sevgi dolu bakışları... Hepsi birer yalandan ibaret gibi geliyordu. Çünkü içimdeki bu karanlık, gerçek sevinçleri bile gölgede bırakmıştı. Telefonun çalmasıyla bir an için bu karanlıktan kurtulduğumu düşündüm, ama aslında sadece gerçeklerle yüzleşmekten kaçtım. Aileme yalanlar söylemek zorunda kalmak, içimdeki bu karanlığı derinleştiriyordu. Artık bir eniştem var ama bu, içimdeki boşluğu dolduracak değil. Belki de gerçek mutluluğu bulabilmem için önce içimdeki karanlığı yenebilmem gerekiyordu.

Toprak Bey ile  yan yana oturmuştuk, düğünün hemen ardından. Kalabalığın arasında biraz daha sessizlik bulabildiğimiz bir köşede, gözlerimiz birbirine kilitlenmişti.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu , yüzünde anlayışlı  bir ifadeyle.

Derin bir nefes aldım. "Mutlu olduklarını görmek güzel," dedim sessizce.
Sonra tekrar konuştum.
"Neden bana yardım ediyorsun?"

Toprak Bey kısa bir süre gözlerimin içine baktı.
"Psikoloji ile yakından ilgiliyim, empati kurma becerim yüksektir ve sen atak geçiriyordun"

"Teşekkür ederim." dedim sessizce.
Sen kimdin? Bir anda nasıl bu kadar anlayışlı ve korumacı birine dönüşebiliyordun?

                                 

Hava kararmıştı, evime gelmiştim. Koltuğumum üstüne yayılmış gözlerimi kapatmıştım. Bildirim seslerini susturmuştum. Bir süredir medyada gözükmediğim için  takipçilerim bana mesajlar atmaya devam ediyordu.

Karanlık, sessizlikle birleşmişti, odamda hafif bir huzur vardı. Dışarıdan yükselen şehir sesleri, sakinleştirici bir melodi gibi kulaklarımda yankılandı. Bildirim seslerini sessize alarak, telefonumu bir kenara koydum. Odanın loş ışığında gölgeler oynamaya başladı, duvarlarda dans eden ışık parçacıklarıyla doluydu. Takipçilerimin mesajları, sanki uzaklardan, sakin bir melodi gibi gelmeye başladı. Onların beklentileri ve merakları, odanın içinde hafif bir tını bıraktı. Ancak şimdi, bu sessiz anın tadını çıkarmak için, sessizliği tercih ediyorum.

Biraz sessizliğin tadını çıkardım, sonra telefonumu elime aldım.

Telefonumun ekranında parlayan ışık, odanın loşluğunda belirginleşiyordu. Yavaşça telefonu elime aldım, parmaklarımın ucuyla ekrana dokunarak kilidi açtım. Mesajlar ekranımda belirdi, her biri bir takipçimin, bir hayranımın ya da sadece merhaba demek isteyen birinin içten iletileriydi. İlk mesajı açtım ve bir hayranımın samimi ifadeleriyle karşılaştım. "Son zamanlarda nerede olduğunu merak ediyoruz, seni özledik," diyordu. Bir sonraki mesajda, bir takipçim, benimle ilgili son haberleri öğrenmek istediğini belirtiyordu. Ardından, sadece bir selam vermek için yazan bir takipçimin iletişimi vardı.

Her bir mesajda, takipçilerimin samimiyeti ve ilgisi hissediliyordu. Bu mesajlar, içimi ısıttı ve biraz da duygulandırdı. Ancak şu an için, sadece sessizliğin ve dinlenmenin tadını çıkarmak istiyordum. Telefonu bir kenara koyarak, tekrar gözlerimi kapattım ve odanın huzur dolu atmosferinde kayboldum.

Yavaşça derin bir nefes aldım, bedenimdeki gerilimi hissederek. Bu karanlık bulutların altında ezilmemek için kendimi hazırlamam gerekiyordu.

Gözlerimi tekrar kapattım ve odanın loş ışığında kayboldum. Duygularımı derinlere gömmeye çalışarak, zihnimi sakinleştirmeye odaklandım. Telefonumdaki mesajlar, dış dünyayla bağlantımı korurken, iç dünyamdaki sessizliği ve dinginliği sürdürmeme yardımcı oluyordu. Bu anın tadını çıkarırken, içimdeki karanlıkla başa çıkmak için güç toplamalıydım.

Sonra kapı zili ile bütün sessizlik bozuldu. Yavaşça doğruldum, ve ilerledim. Kapı kolunu kavrayarak açtım. Yerdeki mektup dışında kimse yoktu. Eğilip mektubu kavradım.
Mektubu açtığımda gördüklerim karşısında dehşete düştüm.

Bugünkü düğünün bir fotoğrafıydı. Ve o fotoğrafta benle Toprak Bey'de vardı.
Mektubun içinde birde not vardı.

"Ne o, kendine yeni arkadaş mı buldun? Böyle kurtulacağını mı sanıyorsun? Sakın onunla bir daha yan yana gelme yoksa göreceklerinden pek hoşnut olmayacaksın."

~TESLİMAT~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin