1.8

5 2 0
                                    

"durdun, durdun, bugün aklına temassızlık yapmak geldi öyle mi?" sinirle amfimin kablosunu ayarlamaya çalışmaya devam ettim. iki saattir yarınki konserimiz için şarkıları tekrar çalıyordum ancak yıllardır mükemmel çalışan kablo bugün temassızlık yapmaya karar vermişti. bir yandan onunla uğraşıyor, bir yandan da friends izliyordum. hayatının her anında sitcom izleyen biriydim ve bu bağımlılığı atlatamıyordum. 

kablonun etrafını siyah elektrik bandıyla sardığım anda mesaj geldi. 

yamaç: lütfen bana evde olduğunu söyle

yamaç: lütfen lütfen lütfen

asya: evdeyim

asya: ama seni özleyen kişi ben değilim

asya: yanlış kişi yakışıklı

yamaç: :o

yamaç: inanmıyorum

yamaç: sanırım ilk defa beni övdün

asya: yakışıklısın bunu inkar edemem

asya: ama şerefsizsin bunu da inkar edemem

asya: sonuç olarak yanlış kişi

asya: tatlım :))

yamaç: keşke telefonun elimdeyken okusaydım mesajlarını

asya: ama yapmadın

asya: her neyse beni rahat bırakır mısın

asya: işim var

yamaç: ne işin var

asya: ananı si

asya: sana ne

yamaç: terbiyesiz

yamaç: ne işin olduğunu söylemezsen seni rahat bırakmam

asya: engellerim

yamaç: bunun için biraz geç kaldın

asya: mesajlarımı geç görüyorsun

asya: demek ki sen de müsait değilsin

asya: o yüzden işine dön

yamaç: yoo ben gayet müsaitim

yamaç: sadece yürüyorum ve kulağımda kulaklık olduğu için mesaj geldiğini geç fark ediyorum

asya: nereye yürüyorsun

yamaç: kapıyı aç görürsün :)))

mesajı okumamla elimdeki gitarı bırakıp kapıya koşmam bir oldu. buraya mı gelmişti yani? pervaza yaslanmış sırıtarak bana bakıyordu. şaşkın bir şekilde kaşlarım kalkmıştı. o ise sırıtmaya devam etti. "selam sarışın," dedi muzip bir şekilde. "ne işin var senin burada?"

"arabamı almaya geldim. ama hazır buraya kadar gelmişken seni görmemek olmaz dedim." 

gülümsedim. "çok naziksin, teşekkür ederim. araban dışarıda. beni de gördüğüne göre gidebilirsin." içeri girmeye yeltelendiğinde kaşlarımı çattım. "gidebilirsin dedim, içeri çağırmadım."

kaşlarını çattı. "dün aldığın eve bugün almayacak mısın?"

"dün başkaydı." omuzlarını düşürerek yüzünü ekşitirken, "hadi ama asya!" diye huysuzlandı. "arabamı almaya geldim evet ama ben gitmeden önce film izleriz diye düşünmüştüm." elinde olduğunu yeni fark ettiğim poşeti kaldırdı. üç çeşit cips ve ikişer şişe bira vardı. "hangisinden sevdiğini bilemediğim için üçünden de aldım." tamam yaptığı şey tatlıydı. 

dudaklarımı araladığım sırada üst kattan gelen kapı açılma sesiyle yamaç'ı yakalarından tuttuğum gibi içeri çektim ve kapının arkasına soktum. ev sahibimiz olan kadın biraz pimpirikli biriydi. iki katlı bir apartmanın ilk katında üç kız oturmamız kadını bizi kontrol etmeye daha çok istekli yapıyordu. en son isteyeceğimiz şeylerden biri üçümüzden birini bir erkekle evde yakalamasıydı. 

"akasya?" derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. "adım asya. bunu öğrenmek bu kadar zor olmamalı." diye sessizce homurdandım. "biriyle mi konuşuyorsun sen? misafirin mi var?" 

zoraki bir şekilde gülümsedim. "hayır. pelin bugünlerde biraz rahatsız. midesini üşütmüş. apar topar gelince onun gürültüsü oldu."

"sadece midesini mi üşütmüş? başka bir şey olmasın?" ima ettiği şeyle gözlerim açılırken ister istemez gülmemek için kendini kasan yamaç'a baktım. dudaklarını birbirine bastırmış, gülmemek için büyük bir çaba gösteriyordu. "hayır, sadece midesini üşütmüş. birkaç güne kendine gelir. benim şimdi onunla ilgilenmem gerek. size iyi akşamlar." kapıyı kapattım ve üst katın kapı kapanma sesi geldikten sonra rahat bir nefes aldım. yamaç da fırsatı fırsat bilip gülmeye başladı. "niye öyle diyorsun? belki gerçekten hamiledir."

"sen kendine bak," dedim içeri gidip beyaz elektro gitarımı tekrar elime aldıktan sonra. "belki bilmediğin bir sürü çocuğun olmuştur. senden saklıyorlardır." 

"çok komik." dedi göz devirerek. salon kapısının orada elinde poşetle durmuş, benim kabloyla verdiğim savaşı izliyordu. "15-20 dakika beklerim diyorsan biraları dolaba koy gel." gülümsedi ve mutfağa doğru. o geri döndüğü sırada ben kabloyu yapabildiğimi anlamaya çalışırken salonda volta atıyordum. kablolara dikkat ederek yanımdan geçti ve koltuğa oturdu. 

"oh be," diye rahat bir iç çektikten amfiyi kapattım ve gitarı koltuğa koydum. "izlemek istediğin bir şey varsa aç." sonra mutfağa gidip dolaptaki biraları aldım. geldiğimde hala friends izliyordu. "tam burada kalmıştım da." dedi yanına oturduğumda. "istersen başka bir şey açabiliriz."

başımı iki yana salladım. "ben gayet memnunum." 

kaç bölüm izledik, kaç saat orada oturduk bilmiyorum ama yanında otururken kendimi hiç kasmadığımı fark ettim. yeni tanıştığım insanların yanında genelde kasılan biriydim, çok da rahat olamazdım ama onunla bu farklıydı. öyle ki mayışmaya başladığımda başım neden omzundaydı çözememiştim. şikayetçi de değildim. saat geç olmaya başladığı zaman gitmek zorunda kalmasaydı olacağımı da sanmıyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 14, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

lavender hazeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin