BÖLÜM 6 Lanetli Gün

3 0 0
                                    

"Acıyı göze almayan girişmesin bu işe."
*
Koca deve beni yalnız bırakmasını söyledim ve oradan hemen ayrıldım. Bizim sanayicilere de mesajı attıktan sonra Reyyan'ın evine geçtim. Kendi evime şu an gidecek durumda değildim.
Reyyan benim liseden çok yakın bir arkadaşım. 4 yıl hep beraberdik. Her sırrımı bilirdi. Liseden sonra Ankara'da bilgisayar mühendisliği okudu ve daha geçen sene evlendi. Eşi Murat da başarılı bir ticaret adamı.
Her neyse ben Reyyan'a geldim ve biraz burada kalmak istediğimi söyledim. O da tabii ki olur dedi.
Boş odaya geçtim ve koltuğa uzandım.
"Ne yaptım ben?" Kendi kendime olanları iyice düşünüp anlamam lazımdı.
"Off ya!" diye sesli düşünürken telefonumu kapattığım aklıma geldi. Telefonu elime aldım ve önce derin bir nefes alarak yavaşça telefonu açtım.
24 arama, 192 mesaj ve daha birçok bildirim. Yuh ama yani!
Sanırım sanayi team ve bilinmeyen bir numaradan gelmişti yarısından fazlası. O an telefon tekrar çaldı. Bilinmeyen numara;
Açmalı mıyım. Açacağım galiba. Açtım.
"Karen nerelerdesin? Neden birden buluşmayı iptal ettin? Bişey mi oldu? İyi misin? Konum at geleyim." Art arda gelen birsürü cümleden sonra bilinmeyen numaradan gelen sesin sahibini tanımıştım.
Yusuf.
*
Amacımdan sapmıştım. Kendime söz verdim. Yapmamalıydım ama olmadı. Dayanamıyorum. Onunla yan yana olma fikri aklıma gelince bile kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor.
Ben onu aslında sevmemiştim. Valla. Hiç âşık olduğumu hissetmiyordum. Sevmeyi hiç istemedim. Bi anda oldu.
Ta ki tarihler (tam hatırlamıyorum) 3. sınıfa giderken, bisiklet eğitiminin olduğu güne gelene kadar...
*
Profesyonel bisikletçi abiler okulumuza gelip klip çekiceklerdi. Herkes bisikletini alıp annesiyle okula gelmişti. Ama benim bisikletim olmadığı için arkadaşım Elif'in bisikletini sırayla sürme kararı almıştık.
Hava biraz soğuktu. Onun annesiyle benim annem yan yana havadan sudan konuşuyorlardı. Ben Elif'in sırasının bitmesini bekliyordum. İki tur video klibi çekilecekti. Ben 2.turdaydım. Herkesin bisikleti canavar gibiydi.
Ben beklerken üşümüştüm ve yanımda ceketim yoktu.
Yusuf bisiklet sürüyordu ilk turda olduğu için. Benim üşüdüğümü gören annesi de onun güneş gibi sarı kocuğunu bana vermişti giymem için.
Her şey o an oldu.
Onun ceketini giydim. Önümü kapattım. Sımsıkı sarıldım. Attım elimi cebine. Oh miss.
Dakikalar saatler gibiydi. Hiç unutmuyorum onun o sarı kocuğunu.
Sonra onların turu bitti ve yanımıza geldiler. Herkes beni o kocukla gördü. Ben keyfim yerine gelmiş bir şekilde onun annesiyle annemin arasında oturuyordum.
Çok guzeldiiiii
Valla
Sıcacıktı
O sıcak hiçbir yerde yoktu
Ama o gün aslında herşeyin başlangıcı olmuştu
*
Telefonda art arda gelen birsürü cümleden sonra önce şaşırmıştım ama sonra kaşlarımı çattım,
"Dur, ne? Sakin ol ya. Bana bir şey olduğu falan yok." Dedim.
"Hayır sana inanmıyorum. Kesin sevgiline anlattın o da sana bir şey yaptı demi? İnanmıyorum sana. Konum at gelicem."
Ne diyor bu ya. Ne sevgiliymiş annah be.
"Hayır, sevgilim felan yok bu arada. Kendimi iyi hissetmiyorum bugün konuşmayalım lütfen. Siz de kusura bakmayın. Özürümü arkadaşına da iletirsin." dedim.
Artık konuşmak istemiyordum. Keşke en başından hiç söylemeseydim. Üff ya, yine sonunu bildiğim bir şey yaptım. Salağım galiba ben.
Neden bu salaklarla böyle bir polemiğe girdim ki. Kendi kendime başımı yer otururdum işte. Yıllardır yaptığım gibi yine içime atar sinir hastası olurdum işte.
"Ne yani biz boşu boşuna mı günü bomboş geçirdik? Bu çocuk senin için hastane raporu almaya gitti be ne diyorsun sen?!"
Oww ses biraz yükseldi sanki. Yusuf işte nolcak. Dhdvdhdbdhd. Rapor. Sjebdhhehdu. Ay pardon gülmiycem. Sjrndjbejddjj
Ama sanki bu sefer birazcık haklı. Ama birazcık. Tek haklı olduğu konu olabilir. Bilmiyorum.
*
Bir şekilde açıklama yapmam gerekiyordu ama benim aklıma hiç bir şey gelmiyordu.
Anlatmamakta kararlıydım. O an yılların (14yıl) hatasını yaptığımı hissettim ve vazgeçtim. Geçmişin kabuk tuttuğunu düşündüğüm ıslak yarasını deştim.
Kanamaktan nasır tutmuş bir kalbim var benim. Ama ben o kalbi kullanmayı bırakalı yıllar olduğu için artık canımı acıtmıyor zannediyordum.
Acıtıyormuş.
Onu gördüğüm yada daha doğrusu göremediğim günlerde sıcak göz yaşları süzülerek gözlerimden akıyordu. Ve ben eriyip bitiyordum. Zamanı mıydı bilmiyorum ama o an sözcükler ağzımdan hızla dökülmeye başladı.
Derin bir nefes aldım, "Ben birini sevdim biliyor musun Yusuf." Karşıdan söz gelmemeliydi bunun için hızlı hızlı konuşacaktım. "Hemde çok sevdim. Sende sevmişsindir heralde, birini yada belki birilerini. Unutamadığın ve kalbini kemiren oldumu hiç senin? Benim oldu. Ama isteyerek aşık olmadım ben. Çünkü o zamanlar beynim yoktu. Hatta ondan nefret ederken aşık oldum ve bunun için kendimden nefret ediyorum.'"
Karşıdan ses geldi bu sefer, "Hayır kendinden niye nefret ediyorsun? Aşık olmak bir suç değil ve emin ol tek aşık da sen değilsin!" Gerizekalı pislik. Böyle bir anda söylenecek şey mi bu.
"Hayır, ediyorum kendimden nefret. Boşver takılma sen bana. Dedim ya beynim yoktu o sıralar diye, üstünden yıllar geçt. Artık bir beynim var ama..." küçük bir soluk aldım "...ben anladım ki ona aşık olmuşum."
Karşıdan bir nefes sesi geldi. Telefonda sessizce beni dinliyordu. Arada korna sesleri geliyordu. Muhtemelen arabadaydı. Dışarıda.
"Her şey buraya kadar çok normal demi Yusuf? Ama ben; beni görmeyen, bilmeyen, anlamayan, oro- mmmmm" orda bi durakladım. Küfür etmiycektim.
"Sadakatsiz ve defalarca beni salak gibi görüp reddeden birine aşık olmuştum! Ama bunu hiç söyleyemedim karşıdakine. En kötüsü de bu ya. Kendi içimde yaşadım her şeyi. Kendi kendimi yedim. Ağladım. Kafamda kurdum. Çünkü ben salağım, ben malım!" Biraz bağırmış olabilirim.
Bu konuşmayı onların karşısında yapmam gerekiyordu. Karşıdan ses geldi,
"Dur. Lütfen dur. Ağlıyosun. Nerdesin söyle geleyim."
Ağladığımdan haberim yoktu. Kucağım sırılsıklam olmuştu. Ne ara ağlamıştım ben. Zaten bu yüzden onlarla yüz yüze konuşmaktan hep kaçmıştım. İyi ki karşılarında değildim bu hâlde. Burnumu cektim küçük bı şekilde. Ve ağzımdan minik bi gülüş sesi çıktı
"Haha görüyor musun ağlamışım. Boşver beni. Rutin her gün yaşanabilecek bir şey ağlamak. Hem normalde kimse bilmez. Sende söyleme kimseye olur mu? Annem üzülür yoksa."
Tam o sırada içeriye kankam girdi
"Meleğim. Ahh noldu sana! Niye ağlıyorsun. İyi misin? Kapıda birsürü erkek var seni soruyorlar."
O an şok oldum. Kıpkırmızı olmuş gözlerim kocaman açıldı. Tipim berbattı. Telefondan bir ses geldi.
"İn aşağı konuşalım."
*
Biraz ağlamalı bir bölüm sanki. Ama olsun. Bizi zaten ağlarken gören hiç olmadı ki. Bu saatten sonra görseler ne farkeder. Kanayan yara iyileşse de izi kalır.

Ölü Balık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin