"Çünkü âşıklar ateşe koşan pervanelerdir."
*
Elimdeki kartta yazan numarayı önce telefonuma kaydettim. "Sanayi team" heh tam oldu bu isim. Sonuçta yalan değildi. Tamam biraz fazla zengin olabilir, lüks arabalara biniyor olabilirler (sadece işe giderken sabahları toplu taşıma kullanmalarını babaları istiyordu sanırım) fakat aynı zamanda onlar sanayicilerdi.
Mesaj bölümüne girdim. Biraz ekrana baktım. Yazmakla yazmamak arasında kaldım. Sonra tam geri çıkarken telefonda 'Yeni bir mesaj...' yazısını gördüm. Oha mesaj geldi. Bu nasıl mümkün olabilir. Mesaja tıkladım.
"Yanındaki kimdi?"
Mesaj erkek güzelinden gelmişti. O ne alaka ki. Benden hoşlanan esmer bomba(Yufka yürekli) neden hala yazmamıştı.
"Sanane!" Gönder. Evet yani şuan neyi merak edebilirdi. Akşam konusulacaklari merak etmesi gerekiyordu. Bu sefer bir mesaj daha geldi.
"Sevgilin sanırım. Senin adına mutlu oldum."
Allah Allah benim adıma mutlu olmuş muş.
"Geliyorsunuz değil mi?" Bu sefer ben soruyu sormuştum. Koca dev sevgilim değildi tabiiki. Ama cevap vermiycektim. Bir mesaj daha.
"Gelicez bakalım." dedi. Bende ona "Gel bakalım." yazdım. Sonuna da gülen yüz bıraktım.
Sonra bir ses kaydı geldi. Başlattım.
O yakışıklı sesi ile "Görüşürüz" diyordu.
Iğyy ne kadar iğrenç. Yapmacık bir rol bile midemi bulandırmaya yetti. Bunca yıldır hâlâ sevgilim olmamasına bakılırsa çok normal. Sadece lisede 1 kere sevgilim oldu. O da 4 ay sonra beni aldatırken gördüm ve bir daha konuşmadım. Romantik çiftlerden nefret ediyordum. Ne öyle vıcık vıcık. Attığı sesi bir kez daha dinledim ve birkez daha. Kaç defa tıkladığımı bilmiyorum ama bu sahne çok tanıdık gelmişti.
Dur bir dakika. Daha önce de bunu yaşamıştık. Benim o esnada ona "görüşmeyiz" yazmam gerekiyordu. Ama öyle yapmadım. Mesaja görüldü atıp çıktım.
*
6. sınıfa gidiyordum. Tarih tam hatırımda değil. Fakat mesajlasiyorduk. Ne sebeple mesajlasiyorduk bilmiyorum. Aslında ona her seferinde nefret dolu cümleler kuruyordum fakat o koca gamzelerini belirtiyordu. Mesaj ile bunu yapmamalıydı. Çok stresli zamanlarım benim.
Ben mesaj atmaya cekinirken evin bir köşesinde saklanmış yazarken, o bana ses kaydı atıyordu. Ona ses atmamasini defalarca söylememe rağmen inatla ses atıyordu.
Ben bir cümleyi zor yazarken o takır takır konuşuyordu.
En son düzgünce konuşmamızın ardından görüşürüz diye bir ses kaydı attı. Ben ise ona mal gibi görüşmeyiz yazdım. Fakat o mesajı attıktan sonra bir daha mesaj gelmeyeceğini bilmiyordum. Defalarca tıklayıp onun sesini dinledim. Hiç istemiyordum onun sohbetini silmeyi fakat daha kendi telefonum dahi olmadığı ve Instagramdan konuştuğumuz için evdekiler görebilirdi.
Tablete Instagram yüklemiştim. Ha ha şaka gibi.
Evet ben yılların insta girl'üyüm millet. Karşınızdaki kız ortaokuldan beri Instagram da.
İyi yada kötü birsürü anısı oldu daha o yaşta. Ama en çok da o kişi tarafından yazışıp yazışıp sonrasında engel yemek oldu. Beni kaç kere engelledi hatırlamıyorum ama bana bunca yapılandan sonra nasıl ona tekrar tekrar konuşma hakkı verdiğimi ben bile bilmiyorum açıkçası. Sormayın. Aşk kötü birşey.
Evet şimdi ise karşınızda 6 ya giden küçük kız değil, güçlü ve ruhsuz bir kız duruyor. Romantizmi sevmeyen ve hatta görünce midesi bulanan o kız. Bakalım hayat ona neler göstericek. Buyrun izleyelim.
*
"Bak tekrar anlatıyorum bu sefer iyi dinle. Bir daha anlatmamı istersen kendim gidicem ve sen sıkılmaya devam edeceksin." Acaba yanlış mı yapıyorum. Çünkü koca devi bu piranalarla karşılaştırma ve tanıştırma fikri başta iyi gelsede şuan pek de mantıklı gelmiyordu.
"Onlar benim ilkokuldan arkadaşım tamam mı? Biri beni seviyormuş. Fakat ben de beni sevenin en yakın kankasından bir dönem hoşlanıyordum. Ama şuan öyle bir şey yok. Ve ben de benden hoşlanan çocuğa gerçekleri anlatmak için böyle bir yol seçtim. Aslında daha başka şeyler de var da küçük detaylara çok da gerek yok. Şimdilik bu kadarı sana yeterli." Ve ağzımda koca bi sırıtış belirdi.
Koca dev bana olduğu gibi bakıyordu. Ben ise "Ne, ne oldu? Geliceksin demi?" dedim. Gerçekten ağzı açık beni dinlemişti. Ve hâlâ niye öyle bakıyordu.
"Hey sana diyorum birşey söylesene." Koluna dokunmamla canlandı.
"Sen onu sevdin yani?" dedi. Öylece suratıma bakıyordu. Soru sormuyordu da sanki bunu kendisine tekrar hatırlatmak ister gibiydi.
"Hayır sevdim evet ama yani aslında tam değil. Sevmek değilde hoşlanmak diyelim biz ona. Yani evet biraz belki de sevmişimdir ama ..." O an ne söylediğimi o da ben de anlamamıştık.
"Ya uff boşver şimdi onu bunu. Sen geliyor musun gelmiyor musun?"
Beni onlarla yalnız bırakır mı? Bırakmaz ya. Yoksa bırakır mı? Ya bırakırsa.
"Tamam ama tek bir şartım var."
"Tamam kabul, neyse o şart hadi şimdi beni geri götür. İşim gücüm var. Sedat ağabey yalnız kalmasın."
"Oraya kuzenin değil de sevgiliyiz diye götürüceksin beni."
N-ne ne diyor bu manyak? Sadece yanımda erkek olarak kalması ve sıkıldığını söylediği için çağırmıştım onu. Neden böyle bir şeye gerek duyalım ki?
"Ne alaka ya. Gel ve yanımda dur işte. Niye böyle birşey söyleyeyim ki?"
"Çünkü sen onu hâlâ seviyorsun."
Vücudum terliyordu. Ve üşüyordum. Ayakta durmak güçsüzleşti birden. Nereden çıktı bu şimdi. Saçmalamıştı iyice.
"Hayır!" dedim bi hışım. "Sadece biraz hoşlandığımı düşündüm sanırım. O da hemen geçti zaten. Zaten o beni hiç sevmedi ki. Ben niye onu seveyim." Ağzımdan neler çıkıyordu öyle. Ne diyordum ben. Off galiba yapamayacağım. Mesajlar,
Sanayi team,
"Buluşma iptal" gönder.
Telefonu kapat...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Balık
Não FicçãoKalbimi mi yoksa beynimi mi dinlemeliyim? Ya pişman olacağım bir şey yaparsam? Ya her şeyi berbat edersem? Ya annem üzülürse? Artık dayanamıyorum. Aşk çok iğrenç bir duygu. Kendimden nefret ediyorum... İşte tüm bu soruların cevabı bu kitapta. Bu ki...