BÖLÜM 4 Kahvaltı

3 0 0
                                    

Biliyor musun çilek, aslında ben seni çok kıskanıyorum.
-Neden?
-Çünkü bir beynin yok.
:)))))))
*
Otobüste iki genç olduğu gibi cama yapışmış kafaları aynı anda yana doğru dönerken çok komik gözüküyorlardı.
Ben de keyifle onların gitmesini izledim ve yanımda iri cüsseli, kirli sakallı hafif dağınık saçlı çocuğa döndüm.
"Oo siz gelir miydiniz hiç buralara efendim?"
"Gelirim tabii niye gelmiyim. Ee şimdi ne yapıyoruz?" dedi ama halbuki kendisi benim yanıma gelmişti. Gerçekten ciddi mi diye kaşlarımı çattım ve dikkatlice yüzüne baktım. Küçük bir kahkaha attı. "Şaka şaka gel hadi seni bir yere götüreceğim."
Oh be rahatladım. Fakat küçük bir problemimiz vardı. "E ama benim işim ne olucak? Kliniğe de sen söylersin artık. Bir günlük kapatıyorum merkezi. Kimse gelmesin lütfen diye bide durum at istersen." derken yüzüme bakıyordu. Durum atma işini ciddiye almıştı sanırım.
Adım Karen. Ben 24 yaşındayım. 4 yıl eczacılık okuduktan sonra ablamın çok yakın bir arkadaşının eczanesinde 3 ortak çalışıyoruz. İşe daha geçen sene başladım. Ama hepsini ablam-ağabeyim gibi görüyorum. Bugün Sedat ağabey ve benim gitmiş olmam gerekiyordu fakat yanımdaki koca devim benim yerime Sedat ağabeye mesajı çoktan atmıştı.
Sedat'ın lise arkadaşı olduğu için işi ayarlarken ve güven kısmında bana çok yardımları dokunmuştu. Sağolsun.
Şimdi ise bi kafedeydik. Burası sürekli geldiğim bir yerdi. Tatlı bir işletmeydi ve kahvaltıları muhteşemdi.
"Ya sen beni ne diye buralara getiriyorsun. Daha geçen hafta geldin. Bana yine birsürü tatlı getirmişsin. Bu arada tüm eczane bayıldı getirdiğin eklerlere. Hatta Selma Abla tarif istesin de yapayım dedi." ben bunları anlatırken o öylece suratıma bakıyordu.
Ağzıma koca bir reçelli ekmek tıkarken, "Off Karen ya çok sıkılıyorum. Akşam bir yerlere gidelim. Olmaz mı?" dedi ama demez olsaydı. Öksürmeye başladım. Ekmek boğazımda kalmıştı. Boğuluyorum galiba imdat.
Ayağa kalktı ve sırtıma hafifçe vurmaya başladı. "Oha kızım ya nasıl yemeye çalışırsın o koca lokmayı. Tipine bakmadan atıyor ağzına bide."
"Ne varmış ya tipimde? Biz burada boğuluyoruz adamın dediği şeye bak." Bu sefer yerine geçmedi. Yanımdaki boş sandalyeye çöktü. Eliyle koluma dokundu. Masumca "Lütfen çok sıkılıyorum. Bir şeyler yapalım. Noğlaaar." derken hiç sevimli durmuyordu ama çok komikti. Çocukken noğlaar dediginde sevimli olabilirdi ama artık işe yaramasındaki tek sebep beni güldürmesiydi.
Düşündüm ve benim dahiyane aklıma mükemmel bir fikir daha geldi. Bu aralar çok zekiydim. Ne oluyor bana ya. Allah'ım çok zekiyim galiba. Ya da bu işlerimin sonu bir felaketle sonuclanacaktı. Eyvah.
"Tamam, tam da senin istediğin bir yere gideceğiz. Ama bu sefer ben seçeceğim gideceğimiz yeri. Ve sen bu sefer çok egleneceginden yüzde yüz emin olabilirsin. Hazır ol."
Yüzünde gülücükler saçılıyordu. "Ohh be afferim kız sana. Ama sakın maç olmasın. Lütfen bak bir maç daha kaldırmam. Hele Beşiktaş maçı hiç olmasın." Kendisi böyle adrenal ortamları pek sevmiyordu. Genellikle sakin ve duygusal şeylerden hoşlanır.
Doğrusu neden benle biyerlere geliyordu ki. Ben onun sadece kuzeniyim sonuçta. Gitsin başka arkadaşlarıyla. Ben ne alaka yani.
Bu arada kuzenim olan şahsı tanıştırayım. İsmi Mustafa.
O çok başarılı bir avukat. Benden de bir yaş büyük. Erkek olmasına rağmen çocukken en çok benimle anlaşıyordu. Heh çünkü herkes beni sever Bana hayranlar sonuçta.
"Yok bu sefer ki maçtan daha eğlenceli."dedim keyifle.
Aklımdan çok acayip şeyler geçiyordu. Akşam için buluşma daha da keyifli bir hal aldı. Koca devimi de götürücektim buluşmaya.
*
Vee tadaa bir bölüm daha. Hadi bakalım bu günü de atlattık. Fark ettiyseniz her gün bir bölüm atıyorum. Güzel demi? Bana göre harika. Şimdilik görüşürüz canlarım...

Ölü Balık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin