Yeni bölümden selamlar.
Keyifli okumalar diliyorum. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Tüm saatlerimi boş yatakta oturarak geçirmiştim. Birkaç mum ışığı gölgesi bana arkadaşlık yapmıştı. Şu an gündüz ya da gece miydi onu bile bilmiyordum. Joseph'in kaybı hala yüreğimi incitmeye devam ediyordu.
Ama öte yandan kumsaldaki o hali... Nasıl olur da canlanmıştı? Kafamı bir yere vurup hayal mi görmüştüm? O panter onu parçalamıştı değil mi? O halde parçaları kumsalda bir yerde olabilirdi. Benim yeniden yeryüzüne çıkmam lazımdı.
Yataktan fırlayıp taş kapıya gittim ve daha önceden fark etmediğim küçük kolunu indirdim. Sanki kilolarca ağırlığı yokmuş gibi hafifçe aralandı. Meşalelerin aydınlattığı koridora çıktığımda kulaklarıma sadece uğuldayan rüzgar sesi geldi. Yavaş yavaş koridorda ilerledim ve sessizliği anlamlandırmaya çalıştım. Önceden gördüğüm bütün o insanlar nereye gitmişti?
Onu ilk gördüğüm kocaman mağaramsı salona girdim ve oturduğu taht benzeri yerle göz göze geldim. Adımlarım benden bağımsız tahta doğru giderken onlara engel olmadım. İçgüdülerim oraya gitmemi bana bağırıyorlardı. Onlara uydum ve merdivenleri çıkıp tahtın ucunda durdum. Kırmızı kadife koltuk ve siyah ahşaptan yapılma bir tahttı. O kadar asil duruyordu ki yutkunup elimi tahta doğru uzattım.
Siyah ahşaba dokunduğum an başıma güçlü bir ağrı saplandı ve gözlerimin önüne yine ateşler içinde kalmış o kadın geldi. Kadını çok net görüyordum ve korkmuş olduğunu hissedebiliyordum. Kucağında bir çarşaf vardı ve çarşafı sıkıca tutuyordu. Ateşler daha da yükselmeden önce bir bebek ağlaması duydum ve tenime değen elle beraber taht odasına geri dönüp refleksle arkamı döndüm.
Burnumun dibinde duruyordu. Dengemi kaybedip tahta oturdum ve aşağıdan ona baktım. Çatık kaşlarıyla beni izliyordu. "Burada ne arıyorsun Iona? Odanda olman lazım." Tek düze bir sesle kurduğu iki cümleye bende kaşlarım çatık bir şekilde cevap verdim. "Beni o odaya hapsedemezsin. Benim... Yeryüzüne çıkmam lazım." Omuzlarını dikleştirip karşımda on kat daha büyümüş oldu.
Bedeni o kadar iriydi ki neredeyse benden üç tane yan yana gelse onun vücudunu oluşturabilirdi. "Hayır. Yukarısı tehlikeli Iona. Her yer tehlikeli." Başımı iki yana sallayıp ayağa kalktım ama omuzlarıma ufak bir dokunuşla beni yeniden tahta ittirip oturmama neden oldu. Üzerime doğru eğilip ellerini iki yana koydu ve beni oturduğum yerde sıkıştırdı.
"Sana dedim ki," Deyip küçük bir nefes aldı. "Yukarısı tehlikeli." Hiçbir yere kaçamazdım. O panterin bakışları gibi beni kendisine hapsetmişti. Yutkunup dudaklarımı ıslattım. Yakından gördüğüm kızıl gözleri dudaklarıma indi. "Adın Vâlar değil mi? Öyle demiştin. Anlamı panter mi? Yukarıdaki panter senin mi?" Gözleri dudaklarımdan benim gözlerime kaydı.
Ve yemin ederim kızıl gözleri saniyelikte olsa parıldayıp söndü. Çok küçük bir ışıktı ama parlamışlardı.
"Evet." Dedi kısaca. "O panter, benim. Bu ada benim. Buradaki insanlar benim. Sen de öylesin Iona. Bu adada olan her şey benim ve sende bu adadasın." Önüme düşen kızıl saçımın bir tutamını kulağımın arkasına sıkıştırıp parmak uçlarıyla çenemi havaya kaldırdı. Aramızda bir şeyler cızırdarken meşale ışıkları daha da güçlü yanmaya başladı ya da benim gözlerim zihnime oyun oynuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Ritüeli (+18)
Mystery / ThrillerDesis Adası'na küçük bir tatil seyahati. En fazla ne olabilir ki? Bindikleri geminin bir anda alabora olması genç çifti beklenmedik bir şekilde şaşırtmıştı. Kendilerini Desis Adası'na taşıyan dalgalara binlerce kez dua etseler de bu dua ettikleri s...