ÖZEL BÖLÜM - 1

149 12 0
                                    

Keyifli okumalar <3

Sanırım yanılmıştım, çünkü mutluluk gerçekti. Süresi ister iki yıl olsun ister iki saniye olsun yine de değerdi. Sevdiklerimin yüzündeki minik gülümseme her şeye değerdi.

Şimdi üzerimde beyaz damatlığım ve ellerimde deltamın elleri varken ben dünyanın en mutlu adamıydım. O gözlerimin içine aşkla bakıp karnımdaki kelebeklerin takla atmasına sebep olurken nasıl mutsuz olabilirdim ki.

Hele ki Alfa dayısının kucağında ağzı kulaklarına vararak gülümseyen ve ellerini bizim için çırpan oğlumun verdiği huzur öyle yoğundu ki, saatlerce ağlamak istiyordum.

Dudaklarım kısa bir 'evet' için aralanırken aslında bunun basit bir evet olmadığını buradaki herkes biliyordu. Bu evetin ne kadar yaşanmışlık taşıdığının herkes farkındaydı bu sebeple çoğu dolan gözlerine mani olamamıştı konukların. Aynı eveti artık kocam olan adamdan duymak nasıl bu kadar güzel hissetirebilirdi Tanrım?

Herkes bizi alkışlarken Taehyung çevredeki insan kalabağından zerre çekinmeden dudaklarıma tutkulu bir öpücük kondurdu. Utanmadan ona karşılık verirken kopan alkış tufanı umurumda değildi. Sonunda ayrılmayı başarınca Taehyung'un kalın sesinden duyduğum "Kocacığım." kelimesi ile tekrar kocaman gülümsedim. Ne kadar çok gülmüştüm bugün böyle, yanaklarım ağrıyordu artık.

Nikah memuru sonunda yanımızdan ayrılarak bizim masamıza çok uzak olmayan Jimin ve Yoongi çiftinin masasına geçti. Onlarda bizim gibi uzun bir 'evet' faslını atlattıktan sonra gereken yerlere imzaları atmış ve tıpkı bizim gibi evlilik cüzdanlarını kaldırmışlardı. Onların mutluluğunu deltamın arkamdan belime dolanmış kolları ile izledim bir süre.

Taehyung burnunu mührüme sürterek kokladığında huylanarak kıkırdadım. "Taehyung, yapma." diyerek sitem ettim tatlı bir şekilde. "Kocamsın artık, istediğimi yaparım."

"E, yap madem." Sahiplenici tavrı hoşuma gitmişti fakat bu huzurumuz kısa sürmüştü çünkü Doyoung yine tırnakları ile henüz üç aylık olan Yunjin'in yüzünü çizmeye çalışmıştı. İstediğine ulaşamadığı için hırsla ağlayan bebeğimin yanına adımlayıp kucağıma aldım. Taehyung hemen peşimden gelirken birlikte onu sakinleştirmeye çalışıyorduk.

"Neden ağlıyorsun oğlum? Bir yerine bir şey mi oldu?" Taehyung'un sorusu ile Doyoung daha fazla ağlamaya başladı.

"Taehyung, size daha ne kadar oğlunu kızımdan uzak tut diyeceğim ben!" Diye huysuzca homurdandı Yoongi hyung. Kızına gelen en ufak zararda deliye dönüyordu, bu durumda en büyük düşmanı, Yujin ile bir türlü yıldızı barışmayan oğlum oluyordu.

"Özür dilerim hyung, neden böyle yapıyor anlamıyorum." Diye mahcup bir sesle konuştum. Doyoung'u birçok kez uyarmıştım fakat beni hiç dinlemiyordu. Beomgyu ve Taehyun onu çok şımartmışlardı ve ilgi bir an bile onun dışında birine kayınca böyle kıyameti kopartıyordu.

Jimin ortamı yumuşatacak bir sesle "Sorun değil kook. Çocuk sonuçta. Hadi ama bırakın çocukları, düğünümüz var bugün, eğlenelim biraz." dedi. Fakat Yoongi'nin kızını bırakmaya pek niyeti yok gibiydi. "Ben bırakmam kızımı." Jimin bıkkınlıkla gözlerini devirdi. "Yemeyecekler kızımızı Yoongi. Gel hadi." Jimin'e hayır diyemeyen Yoongi hyung kızını mecburen tekrar Beomgyu'nun kucağına bıraktı.

Tüm gece saatlerce içip eğlendik. En son ne zaman böyle içten kahkahalar attığımı hatırlamıyordum. 

———

Düğün günümüzün üzerinden yaklaşık iki hafta geçmişti ve bu iki hafta bizim için cennetin fragmanı gibiydi. Her sabaha Taehyung'un yüzünü görerek uyanmak, oğlumun tatlı kahkalarını dinlemek bana yaşama isteği aşılıyordu.

Taehyun, Beomgyu, Yeonjun, Soobin ve Kai Soobin'in odasında ders çalışırken ben de onlara ve minik aileme atıştırmalık bir şeyler hazırlıyordum. Taehyung, Doyoung'u dışarıdaki kum havuzunda oyun oynaması için çıkarmıştı ve kahkahalarını mutfaktan bile duyabiliyordum.

Pencereden onları izlerken işime odaklanamadığımı fark edince perdeyi kapattım. Dışarıdan gelen oğlumun çığlığı ve ciğerini sökercesine ağladığı için çıkan hıçkırıkları kulaklarıma ulaşınca tarih tekerrür ediyormuş gibi bir hisse kapıldım.

Kanım bir anda tersine akmaya başlayınca yerimde dondum. Öyle ki elimdeki kaşığın yere düştüğünü ve etrafı mahvettiğini fark etmedim bile. Gözlerimi irice açmış, bir tepki veremiyordum. Gözlerimden bir damla yaş süzülmesine engel olamadım.

Hışımla mutfağı terk edip bahçeye koltuğumda göreceğim manzaradan deli gibi korkuyordum. Üstüne üstlük Doyoung hala ağlamaya devam ediyordu. Bahçede gördüğüm kanlı dizini tutarak ağlayan ve başında dikilmiş eşimi görünce kan beynime sıçradı. Yine mi...

Yanlarına vardığım gibi oğlumu kucağıma aldım ve Taehyung'dan olabildiğince uzağa kaçtım. Oğlumu sertçe göğsüme bastırırken gözyaşlarım şelale gibi akmaya başlamıştı.

"Güzelim..." Diye söze girip bize doğru bir adım atan Taehyung'un sesini attığım çığlık ile kestim. "Yaklaşma!" Bu tavrıma şaşıran Taehyung ellerini teslim olurcasına kaldırdı ve bir adım geriledi. "Tamam özür dilerim." Dedi dolu gözleri ile.

Oğlumun ağlayan sesi ile ne yaptığımın farkına vardım. Taehyung'u çok kırmış olmalıydım. "Özür dilerim." Dedim içime kaçmış sesimle. Ağlayan oğluma döndü bakışlarım, Taehyung'a bakamıyordum.

"Oğlum, ne oldu? Neden ağlıyorsun?" Kollarını boynuma sarıp sıkıca sarıldı bana. "Düştüm baba, dizim uf oldu. Bak." Diyerek dizini gözterimce tekrar yaptığım şey için utandım. "Krem süreriz geçer, tamam mı?"

Taehyung yanımıza gelip bir şey demeden kollarını etrafımıza sardı. Saçlarımı öpüp koklarken "Sorun değil güzelim, seni anlayabiliyorum." dedi. Oğlum ikimizin feromonlarını hissettiği için ağlamaları kısık iç çekişlere dönmüştü. Onun tombul yanağına minik bir öpücük kondurup Taehyung'a daha çok sokuldum.

Taehyung fırsattan istifade dudaklarımdan bir öpücük çalınca gülümsedim.

———

Uzandığım yatakta Taehyung'un duştan çıkmasını bekliyordum. Doyoung ve diğer ev halkı çoktan üçüncü rüyalarını görmeye başlamışlardı fakat benim uyumak gibi bir niyetim yoktu, başka planlarım vardı.

Taehyung sonunda beline sardığı havlu ile banyodan çıkmayı başarınca gözlerimi kapatarak uyuyor taklidi yaptım. Uyuduğumu zanneden delta uzandığım yatağa adımladı ve boynuma bir öpücük bıraktı. O giyecek bir şeyler almak için gardıroba doğru ilerleyince gözlerimi açtım ve bana görsel şölen sunan sırtını izledim.

Taehyung iç çamaşırı ve bir eşofman altı dışında bir şey giymeden yatağa geçmek için arkasını dönünce sonunda açık gözlerimi fark etti. "Uyumamış mıydın sen ya?" diye keyifle sordu pikenin altına girmeden önce.

"Uykum gelmedi." Diyerek o henüz hiçbir şey anlamadan üzerimizdeki pikeyi yere atarak kasıklarına oturdum. Taehyung şaşkınlıkla uzandığı yerden dikeldi ve sırtını yatak başlığına yasladı. Elleri çıplak bacaklarıma tutununca bakışlarını aşağı indirdi. Altıma hiçbir şey giymemiştim, üstümde ise onun beyaz gömleklerinden biri vardı.

"Jungkook?" diye sorunca devamını getirmesine izin vermeden kollarımı boynuna sarıp dudaklarına atıldım. Taehyung'un bu gece tekrar duş alması gerekecekti.

★★★

Bok gibi bölüm ama olsun. Bu bölümü yazmak istiyordum çünkü Jungkook'un Doyoung'un ölümünü bu kadar çabuk atlatması bana bile saçma gelmişti.

GÖRÜŞÜRÜZ!

~Neri

padre asesino || taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin