Uyandığımda boş bir odadaydım. Boşluk... Sadece üzerinde oturduğum sandalye... Ve kollarım... Sandalyeye başlanmıştı. Hareket edemiyordum. O anda hatırladım. O adam... Barış... Barış Hoca... Babam yerine koyduğum adam... Bana vurup boş bir odaya koymuştu beni. Burası onun evi değildi. Çünkü onun evi güzel, tatlı, zengin döşenmiş bir evdi ama burası... Daha çok terk edilmiş gibiydi. Rutubetli duvarlar, pis koku... evet, en iğrenci de bu: koku. Belki biri beni duyarlar umudu ile bağırmaya başladım. "İmdatttttt! Kimse yok mu? Yardım edin. İmdattttttt!" Kimse cevap vermedi. Zaman geçiyordu. Neredeyse her iki dakikada bir bağırıp yardım istedim. Ama cevap veren olmadı. Hava kararmaya başlamıştı. Bunu tahtalarla önü kapatılmış pencerelerden taşan ışıktan anlayabiliyordum.
Bu adam benden ne istiyor? Saçmalıyor. Belki de yine sarhoş olmuştur. Barış Hocam bunu bana yapmaz, bana kıyamaz. Saçmalama Armin. Sarhoş olsa seni baygınken buraya kadar getirip nasıl bağlasın? Sarhoş adam bunu yapabilir mi? O anda kapı yavaşça açılmaya başladı. Barış... Ama bu benim tanıdığım barış değil. Tatlı gülümsemesinin yerine iğrenç bir sırıtış, tıpkı sarhoşlar gibi boş bakan gözler...
Barış, "Uyanmışsın" Ardından da çıktı. Bir dakika sonra geri döndüğünde elinde bir sandalye ve içki vardı.
Barış, "Nasılsın Armin?"
Armin, "Ne istiyorsun benden?"
Barış, "Her zaman ne hayal etmişimdir biliyor musun?"
Armin, "Bilmiyorum ve de bilmek istemiyorum, bırak gideyim"
Barış, "Her zaman senin o küçük Kol ve bacaklarında adımın yazılı olmasını isterdim."
Armin, "Sen psikopatsın." içkisini içmeye devam etti ardından konuşmaya başladı.
Barış, "Seninle ilgili daha ne hayaller kurdum neler" sessizleşti. Sanki bir şeyler hatırlamaya çalışıyordu.
Barış, "Şimdi benimle olduğuna göre yapmayı düşündüklerim bir hayal olmaktan çıkabilir.
Armin, "Ne istiyorsun benden?"
Barış, "Benim olmanı..." Bu adam kafayı mı yemiş? Kim öğrencisini kaçırıp onu sevmesini ister? Kim öğrencisini sever? bana yan yan bakarak dışarı çıktı. Bu sefer yaklaşık olarak beş dakika falan geçmişti ki geri geldi. Ayakta iken yüzüme uzun uzun baktı ardından sandalyesini de alıp yanıma geldi.
Yüzüme bakmaya devam etti. Yanaklarımı okşadı, dudaklarıma dokundu. Ardından beni dudaklarımdan yavaşça öptü. Öpüşü çok yavaştı, onu hissedemedim bile, sadece gördüm. Ardından eğilip kulaklarıma "Yazık olacak bu güzelliğe" dedi. Sesi tıpkı korku filmindeymişim gibi hissettiriyordu.
Ardından cebinden bir makas çıkarttı. Tişörtümü kesmeye başladı.
Armin "Hey! Ne yapıyorsun. Bırak, bırak, yalvarırım bırak." bırakmadı. Kesmeye devam etti. Ardından da pantolonuma aynı şeyi yaptı. Şimdi önünde iç çamaşırlarımla kalmıştım. Uzaklaştı. Yaptığı resmi uzaktan inceleyen bir ressam gibiydi.
Armin, "Tatlı bir öğretmenden bu hale nasıl geldin?" dedim yutkunarak.
Barış, "Susadın mı? Sana içecek bir şey vereyim." ardından içkisini eline alıp yanıma geldi.
Armin, "İstemiyo..." beni dinlemedi. Zorla şişeyi ağzıma dayadı. İçmedim. Ancak boğulacaktım böyle giderse. Bu yüzden de içtim. İğrenç bir tadı vardı. İlk kez içmiştim. Ardından şişeyi ağzımdan alıp kendisi içmeye başladı.
Barış, "Nasıldı?"
Yeter buraya kadar. Bağırıp konuşmaya başlamıştım. "Sen nasıl bu hale geldin? Gerizekalı. Bırak beni. Bak lütfen. Zaten okula gitmediğimizde bir şeyler olduğunu anlayacaklar. Bırak yemin ederim polise gitmeyeceğim."
Barış, "Armin, Armin" dedi adımı zikredercesine. "Benim sadece sıradan bir Kimya öğretmeni olmadığımı anlamadın mı? O ev, cesetleri ortadan kaldırma, birini kaçırma, cinayet.... Anlamadın mı gerçekten?"
"Barış Peker, tanıştığımıza memnun oldum dedi elini bana uzatarak. "Doğru ya ellerin bağlı senin. Ama yine de tanıştığıma memnun oldum.
Barış Peker. Bu adı duymuştum. Evet, hatırladım. Birkaç yıl önce haberlerde sadece o ailenin adı dönüyordu. Anne, baba ölmüştü ve çocukları da... kayıptı... Nereden bilebilirdim ki kayıp çocuğun benim karşım dikileceğini.
"Yoksa aileni...." devamını getiremedim.
Barış, "Aferin güzellik. Kafan çalışıyor. Onları ben öldürdüm."
Armin, "neden? ve zengin bir aileden isen neden kimya öğretmeni oldun?"
Barış, "Seni ailemi öldürdükten bir kaç hafta önce o okulda gördüm. Ve kararımı vermiştim. Benim olacaktın. Ben de plan yaptım."
Armin, "Ama kimya bilgin..."
Barış "Onu sorgulama işte"
Barış, "Düşünmen gereken tek şey: Birazdan yaşayacağın acılar. Ve ileride yaşayacağın acılar. Çok yazık olacak sana Armin Yılmaz, çookkkk" korkuyordum. o anda cebinden bir şey çıkarttı. Gördüğüm şey... Bağırmaya başladım. "Uzak dur benden, İmattttt! Yardım edin."
Barış "Kimse seni duyamaz güzellik." önümde durdu. Cebinden çıkardığı şey ile bakışmaya başladım.
Tanrım gerçekten de bunu daha iyi günlerim olduğunu düşünmeye başladım.
Hayatım mahvolacaktı bunu hissedebiliyordum...
Diğer bölüm biraz +18 ve uzun olacağından geç gelebilir.
Şimdiden özürlerimi iletiyorum sizlere....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadist Öğretmenin Aşkı (+18)
Ficção AdolescenteBir öğretmenin öğrencisine duyduğu aşk... Fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, tecavüz, yaş farkı... Uyarı: +18 Lütfen rahatsız olacaklar okumasın. Keyifli okumalar dilerim... "Beni sadece öğretmenin olarak gördüğünü söylemiştin ancak... Sadece öğret...