Zaman birçok şeyi değiştirmişti. Artık Rüzgar'ın evinde kavga gürültü olmuyordu. Bunun sebebi mutlu bir aile tablosu değildi ne yazık ki... Rüzgar'ın babası Kadir, hayatı boyunca kazandığından çok daha fazla kazanıyordu. Aşçı olarak girdiği villada keyfi oldukça yerindeydi. Ayda sadece üç dört defa eve uğruyor, eşinin söylenmelerini dinleyip tekrardan yok oluyordu. Çocuklar, özellikle de Rüzgar, babalarının yokluğuna üzülmüyordu çünkü varlığını hissettikleri hiçbir dönem olmamıştı. Yokluğu onlar için daha güvenliydi fakat Rüzgar tamamen kendini kaybetmeye başlamıştı. Psikolojisini toparlayamadan özgürlüğe kavuşması oldukça zarar vermeye başlamıştı bile kendisine. Babasının yokluğunda daha fazla haşır neşir olmuştu. Akşam dokuz olmak üzere. İki duvar arası. Üstü ağaçlarla kaplı. Geliş yolu dışında hiçbir girişi yok ve dışarıdan asla gözükmeyen bir yer. Duvarların üstüne yosunlar oluşmuş ve bataklık kokusunu andıran bir havası vardı bu altı metrekare alanın. Kemik sesleri duyuluyordu. Ve ufak ufak çığlıklar. Ufak ufak diyorum çünkü bağırmaya takati kalmamıştı dayak yiyen çocuğun. Mert, ara dedikleri bu yerin giriş kısmını gözlüyor, Can ise öylece Rüzgarı seyrediyor. Rüzgar, çocuğun bacaklarını kendi bacağının arasında sıkıştırmış. Çocuğun suratını yumruklamaya devam ediyordu. Her yumruk attığında tek kelime söylüyor, elleri ile yüzünü korumak isterken çocuk, daha fazla sinirleniyordu Rüzgar.
''Bir... Daha... Yaparsan...'' kanlı yüzüne baktı çocuğun. Çok kısa bir anlığına üzülse de;
''Senin kemiklerini kırarım!'' deyip son yumruğunu geçirdi çocuğun burnuna. Çocuk bayılmamıştı ama hareket de edemiyordu.
''Biraz abartmadın mı?'' dedi Can. Henüz siniri geçmeyen Rüzgar, kaşları çatık bir şekilde Can'a baktı.
''Tamam tamam, bir şey demedik.'' deyip geçiştirdi Can. Çocuğu öylece orada bırakıp gidecekleri sırada Mert;
''Hasanlar geliyor.'' anlam veremedi Rüzgar. Burada olduklarını kimse bilmiyordu.
Serhat ve Nevzat aranın girişinde beklediler. Hasan'ın ise, Mert ve Can'ı es geçip Rüzgar'ın önüne kadar geldi. Yana doğru eğdi kafasını Hasan. Kanlar içinde yatan çocuğa ilişti gözleri.
''Ne bu?''
''Sana ne?'' diye cevap verdi Rüzgar.
''Burası bizim bölgemiz.''
''Bölgenizde işimiz yok, sadece adam dövdük.''
''Dövemezsiniz.''
''Neden? Senin adamın mı?'' tekrar yerde bakan çocuğa baktı Hasan;
''Hayır değil.''
''O zaman sorun yok.'' deyip ortamı terk etmek için harekete geçti Rüzgar fakat kolundan yakaladı Hasan. Hiçbir tepki vermedi Rüzgar, öylece durdu. Ekledi Hasan;
''Bölgemize de giremezsiniz.'' tebessüm oluştu Rüzgar'ın yüzünde. Hasan'ın ellerinden kurtulup, tekrardan yüz yüze gelmek için arkasını döndü. Gözlerinin içine bakıp;
''Ne olur muş öyle olursa?'' bir şey diyemedi Hasan.
''Söylesene? Bölgene girersem ne olur?'' cevap veremedi Hasan. Rüzgar'ın gözlerinin içine bakmak ile yetindi. Hasan'dan herhangi bir şey duymayınca;
''Ben de öyle düşünmüştüm.'' deyip, ortamı terk etmek için yürüdüğünde Serhat ve Nevzat'ı gördü. Aralarından geçmeden önce önlerinde durdu;
''Siz de bir şey olmayacağını bile bile geldiniz.'' diye söylenip uzaklaştı oradan. Mert ve Can ise hiçbir şey söylemeden Rüzgar'ı takip etti. Eve gitmek için yola çıkan Rüzgar'ı, zorlayarak on dakika daha kalmasını istedi Can.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA
FantasíaHerkese merhaba, umarım iyisinizdir. Aslında buranın varlığından uzun zamandır haberdarım fakat bir türlü hikayelerimi paylaşmak konusunda kendimi ikna edememiştim. Ülkemizdeki okurların sayısının az, okunacak kitapların çok olmasından dolayı, bitme...