4 YIL SONRA

2 1 0
                                    

        O günden sonra dört yıl geçmişti fakat Rüzgar kendine gelemiyordu. Daha çok sessizleşti ve kimse ile kolay kolay yakınlık kuramıyordu. Annesinin açıklama yapamamasından dolayı, yaptığı şeyi kınayıp duruyordu kendi içinde. Annesinin kötü birisi olduğunu düşüneceği sırada kendini tokatlayıp sakinleşmeye çalıştı... Yanlış düşündüğünü kendisine kabul ettirmeye çalışıyordu. O gün, arkadaşları ile gittiği inşaatın en üst katında dizlerini karnında birleştirmiş, sonu gözükmeyen çimenliğin etrafında gözünü gezdirip düşünüyordu. Son zamanlarda da ardı ardına kötü olaylar yaşamıştı fakat hiçbir şeyin cevabını bulamıyordu. Ağaçtan düştüğünde çektiği acıyı hala hissettiğinden böylesi bir şeyin rüya olduğuna kendini inandıramıyordu. Dahası arkadaşlarının hepsi böyle bir şeyin olmadığını savunuyordu. Onlara inanmak istese de yaşadığı olayları derinden hissetmesinden sebep inanamıyordu. O korkulu anlar geldi gözünün önüne. Ayakkabısını çıkarıp, ayak başparmağının üzerinde elini gezdirdi fakat hiçbir iz yoktu kesilen yerde. En çok da bu durumdan korkmuştu. Annesine, ''Neden yaptın?'' diye sorsa da asla cevap alamadı. Korkmak üzereyken apartman merdivenlerinden gelen ayak seslerini duydu. Yavaşça kafasını arkaya çevirdi sırtı dönük. Gelenler kapıya çok yaklaşmıştı. Sadece ayak sesi duyduğundan, mahalledeki serseriler olabileceğini düşündü. Korkunun verdiği adrenalinle ayağa kalkıp kapının arkasına saklandı. Kalp atışlarını kontrol edemiyordu. Serserilerle karşılaşırsa zarar görmekten korkuyordu ve yetmezmiş gibi, "Ya bana zarar verirlerse?" diye kafasının içinden tekrarlıyordu. Ona öyle anlatılmıştı çünkü o çocuklar.  Nefessiz kaldığını hissettiği an da kapıdan içeriye Hasan girdi. Derin bir nefes aldı Rüzgar. O kadar derinden verdi ki nefesini, kapıdan giren Hasan sesi duyup kapının arkasına baktı ilk önce. Saklanan Rüzgar'ı gördüğünde önce şaşırıp sonra kahkaha attı. Nevzat ve Mert atıldı Hasan'ın arkasından. Onlar da Rüzgar'ı görüp gülmeye başladılar. Arkadaşlarını gören Rüzgar, etkiyi atlatıp normale döndü ve biraz kızgın hissederek az önce kalktığı yere gidip oturdu. Gülmeyi bıraktı çocuklar. Yavaş adımlarla, birbirlerine bakarak, bir şey gizler gibi oturdular Rüzgar'ın yanına. Herkes Rüzgar'a bakarken, o kimseye bakmıyordu. Yemyeşil çimenliğin karanlığını izliyordu hiçbir şey düşünmeden.  Uzun süren sessizliği Rüzgar dağıttı;

"Can ve Serhat nerede?" diye sorması üzerine herkes birbirine bakmaya başladı... Hep bir ağızdan;

"Bilmiyoruz." diye cevapladılar. Konuşmaya devam edip ekledi Hasan;

"Evdelerdir herhalde."

Rüzgar ile Hasan göz göze geldi. İrkilen Hasan kafasını başka yöne çevirdi. Göz gezdirmeye devam etti Rüzgar. Nevzat'ın gözünün içine bakıyordu bu sefer. Hiç beklemeden gözünü kaçırdı Nevzat. Mert ile göz göze gelemedi çünkü Mert kafasını yerden kaldırmamıştı. Çok sakindi Rüzgar. Kelimelerini seçerek ve yavaş konuşuyordu. Kısık sesle konuştuğundan tonu kalınlaşmıştı.

"Siz neden evde değilsiniz?" dedi.

Çocuklar cevap vermedi. Üsteledi Rüzgar;

"Hasan!" zorla da olsa kafasını kaldırıp Rüzgar'ın gözlerine baktı Hasan.

"Neden bırakıp gittiniz?"

"Ne?"

"Bilmiyormuş gibi yapma. Neden beni bırakıp gittiniz?"

"Şaka mı yapıyorsun Rüzgar?"

Rüzgar'ın hareketlenmesi ile Hasan da ayağa kalktı. Nevzat ve mert yerden kalkmadılar. Rüzgar'ın sinirlendiği apaçık görünüyordu. Bağırarak yineledi sorusunu;

"o gün neden beni bırakıp gittiniz!" aynı tonda cevapladı Hasan;

"Sen delirmişsin!" daha fazla konuşmadı Rüzgar. Bağırarak Hasan'ın üstüne atladı. Yere düşen Hasan, bütün kontrolü boğazını sıkan Rüzgar'a vermişti. Nefes alamıyordu ve güçsüz kalan kolları ile ulaşamıyordu bile Rüzgar'a. Nevzat ve Mert ayağa kalkıp Rüzgar'ın omuzlarından tutup kendilerine doğru çekmeye başladılar Hasan'ı kurtarmak için fakat güçleri yetmiyordu. Rüzgar, Hasan'ın boğazını asla bırakmıyordu. Hasan'ın yüzü kızarmaya başladığı an da çatı katına birileri girdi. En önde duran, siyah deri ceketli, yanağında parmak boyu kadar çizik olan, siyah saçlı, kahverengiye çalan sakalları olan adam çetenin lideri Cemil. Tam sağında duran uzun boylu adam, sağ kolu Kemal. Kumrala çalan saçlarının önleri biraz seyrekleşmiş. Küçümseyici bakışlar atan, asla güvenilmeyecek gibi görüntüye sahipti. Solunda duran, uzun ve siyah saçlara sahip, küçük burunlu, siyah ve kırmızı renklerini tercih eden hem iyi hem de kötü bakışlara sahip bir kadın. Adı Gözde ve aynı zamanda Cemil'in sol kolu. Hem mükemmel hem de çok tehlikeli bir kişilik. En arkada duran ise çetenin en yeni üyesi ve bir şeyler öğreniyor. Sessiz ama bir an da çok tehlikeli şeyler yapabilme potansiyeline sahip bir çocuk. Saçları dağınıktı ve gözlerinin önüne düşüyordu. Elinde çivili sopa ile gezen bir manyaktı Fırat. Dört kişinin ayaklarını gören Rüzgar, Hasan'ın boğazını bir anlığına sıkmayı bıraktığında ileri atıldı Hasan ve boğulmaktan kurtuldu. Nefes almakla meşguldü Hasan. Kapıdan girenleri fark etmedi bile. Nefes alışlarını normale çeviren Hasan, Rüzgar'a saldırmak için döndüğünde manzara karşısında durdurdu kendini. Rüzgar, donup kalmış önüne bakıyordu. Baktığı yöne kafasını çevirdiğinde dörtlü çeteyi gördü. O da Rüzgar gibi donup kaldı. Toparlamaya çalıştı kendini. On dakika önce Rüzgar'a kahkaha atmasına rağmen şu an daha çok korkuyordu gördüğü manzara karşısında. Ağır hareketlerle ayaklandı Rüzgar ve Hasan. Nevzat ve Mert hareket dahi edemiyordu. Karşılarında duran dörtlü çete hiç konuşmadan süzmeye başladı çocukları. Kimse henüz lafa girmemişti. Cemil yavaş adımlarla çocukların üzerine doğru yürümeye başladığında çocukların göğüslerinde bir sıcaklık oluşmaya başladı. Cemil'in ne yapacağını asla tahmin edemediklerinden korkuları büyümeye devam ediyordu. Cemil, Rüzgar ve Hasan'ın dibine kadar geldiğinde sağ elini Rüzgar'ın, sol elini Hasan'ın ensesine koydu ve baş parmağını çocukların yanaklarında gezdirdiği sırada konuşmaya başladı;

YANSIMA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin