Cumartesi sabahı kahvaltımı yaptıktan sonra evden hızla ayrıldım. Can'ın evinin olduğu çimenliğe doğru yola koyuldum. Evinin önüne geldiğimde kötü bir his oluştu içimde. Daha fazla yaklaşmak istemiyordum. Çekindiğim şey başımın belaya girmesi değil Can'ın, babası ile sorun yaşamasından çekiniyordum. Can ile haberleşmeden yarım saat boyunca kapısının önünde çıkmasını bekliyordum. Canımın sıkılmasından dolayı etrafa göz gezdirdiğim sırada yine o çocuğu gördüm. Evlerinin bahçesinde oynuyordu. Kafamı hiçbir yöne çevirmeden onu izliyordum. Bir an var gücü ile oynadığı topa vurdu ve bahçesinden dışarıya yanıma kadar geldi top. Bununla birlikte bahçenin duvarına kadar gelip topu atmamı beklercesine bakmaya başladı çocuk. Ben ise yerimden kıpırdamıyordum. Sağ elini kaldırıp salladı yüzüme bakarak. Elimi, oturduğum taşa koyup destek alarak kalktım yerimden. Topa ilerlediğim sırada çocuğun ablası ayağa kalkıp seslendi;
"Atsana topu çocuk"
Top ile aramda iki üç adım kalmışken duraksadım.
"Sana diyorum. Atsana topu."
Ablası araya girene kadar topu çocuğa ulaştırmak istiyordum. Atmak zorundaymışım hissini yaşatan ablası fikrimi değiştirmişti. Topa dokunmayıp geri döndüm ve aynı yere oturup Can'ı beklemeye devam ettim. Arkama bile bakmıyordum. Dirseğimi dizime, elimi çeneme dayayıp kapıyı izliyordum. Bir ses duydum;
"Neden atmadın topu?"
Cevap vermedim.
"Sana diyorum!" Yavaşça arkama baktım. Arkadan parıldayan güneş görüşümü zorlaştırıyordu. Kolumu alnıma dayayıp gölgesinden faydalandım çocuğu görebilmek için.
"Sizi tanımıyorum çünkü."
Kardeşlerinin benimle konuşmasından rahatsız olan iki ablası seslendi duvarın arkasından.
"Diren. Gel buraya. Konuşma onunla." Tek kelime dahi etmeden topunu alıp arkasını döndü ve uzaklaşmaya başladı. Bulunduğum bölgede sınıf ayrımının sık sık yaşandığını o sıra idrak edemiyordum. Hafızamda babamın sert öğütleri canlandı çocuğun gidişini izlediğim sırada.
"O lojmana gitmeyeceksin. Oradakilerle konuşmayacaksın." derdi kaşlarını çatarak.
Çocukluğun verdiği saflık ile;
"Belki onun babası da öyle diyordur." diye düşünüyordum.
Çocuk tamamen uzaklaştığında kapı sesi duydum. Tam kırk beş dakikadır bekliyordum. Sesin verdiği heyecan ve mutlulukla kafamı çevirip kapıya baktım. Can'ı görmek isterken esmer, orta boylu, göbekli ve korkunç görünen babası ile karşılaştım. Evinin kapısını kapatır kapatmaz ağır adımlarla üzerime doğru yürümeye başladı. Önüme kadar gelip bir ayağını öne attı ve dizinden destek alıp kafasını kafa hizama kadar aşağıya indirdi. Ağzındaki sigarayı çıkarıp dumanını üfledi.
"Şşş! Sen kimin çocuğusun."
"Kadir."
Korkudan cümle kuramamıştım.
"Hangi Kadir."
Aval aval suratına baktım adamın.
"Ne iş yapıyor oğlum baban."
Hala aval aval bakıyordum adamın suratına.
İki parmağının ucuyla tişörtümü tutup omzumdan kaldırmaya çalıştı.
"Kalk git evinin önünde otur hadi!" diye ekledi.
Cevap bile vermeden hızla ayağa kalkıp parmak uçlarından kurtuldum. Yirmi adım atıp karşıdaki apartmanın önünde durdum. Ellerimi arkamda birleştirdim. Yürümeye devam etmediğimi fark eden adam uzaklaşırken bir an da durdu olduğu yerde. Tekrardan yüzünü bana dönerek;

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA
FantasíaHerkese merhaba, umarım iyisinizdir. Aslında buranın varlığından uzun zamandır haberdarım fakat bir türlü hikayelerimi paylaşmak konusunda kendimi ikna edememiştim. Ülkemizdeki okurların sayısının az, okunacak kitapların çok olmasından dolayı, bitme...