''Kim o gelen?''
''Hı?''
''Kim o gelen?''
''Sen kimsin?''
''Kim o gelen?''
''Kimsin sen dedim!''
''Kim o gelen?''
İçinden söylenmeye başladı Rüzgar. ''Ne oluyor? Neredeyim ben? Bu konuşan da kim? Acaba ölmedim mi? Baygın mıyım? Başımda birisi mi söyleniyor? Yabancı birisi sanırım. Sesi tanıdık gelmiyor. Ama... Bir dakika! Mümkün değil! Neredeyse yüz metreden aşağıya atladım. Kurtulmuş olamam'' bir an da korkuya kapıldı Rüzgar. Kafasının içinde kendisi ile konuştuğunu düşünürken, sesli düşündüğü fark etti. İçinden, ''Nasıl yani? Ben az önce sesli mi düşünüyordum?'' diye düşünürken, onu da sesli söylediğini fark etti. Suratındaki ifade, korktuğunu ve şaşırdığını gösteriyordu. Düşünmüyordu... Öylece dona kalmıştı. Çünkü anlamıştı... Cevap vermeye karar verdiğinde, yüz ifadesi değişti. Biraz daha rahatlamış görünüyordu.
''Rüzgar'' dedi, endişelenerek.
''Nerede olduğunu biliyor musun?''
''Hayır''
''Başlaman gereken yerdesin. Burada kimliğin nasıl oluşur bilir misin?''
''Hayır''
''Duygularından... Nelerin önemi yok bilir misin?''
''Hayır'' sadece sorulara cevap vermesi gerektiğini anlamıştı artık.
''Sahip olduğun her şeyin. Duygularınsa, seni sen yapan yegane temel taşı. Duyguların ile neden değil nasıl hareket ettiğin esas olan. Burada duyguların ile başlayacaksın yola. Duygularını nasıl eğittiysen, burada ona uygun bir karşılık alacaksın. Duyguların ile emanet edilen bedenine nasıl yaklaştıysan, duygularından ona göre yardım alacaksın. Bu dakikadan itibaren mantıklı sorular sormana yardımcı olacağım. Ren sınırı nedir bilir misin?''
''Hayır''
''Duygularının yoğunluğu Ren sınırının üstünde olduğu için buradasın. Dünyada sana emanet edilen bedenin görevini yerine getirdi. Dünyada sahip olduğun iyi ya da kötü bütün duygular, buradaki asıl bedenine yaşam verecek. Gel benimle, sana bir şey göstereceğim''
Havada süzülse de sanki ayaklarının üzerine basarmışçasına hareketlendi Rüzgar'ın bedeni. Bedeni esen rüzgarı hissetmiyordu fakat kulakları ile sesini duyabiliyordu. Süzülüşü bittiğinde, baktıkça içine çeken mavi bir portalın önünde durdu bedeni. Süzülerek portalın içine girdi. Portaldan ışınlandığında, şaşkınlığını gizleyemedi... Ölmeden önceki hayatında tanıdığı dokuz kişinin ve hiç tanımadığı beş kişinin bedeni, bilinçsiz, hareketsiz ve sırt üstü havada duruyordu. Tek tek bedenlerinde gözünü gezdirdi...
''Neden buradalar bilir misin?''
''Ha... Hayır'' dedi, kekeleyerek.
''Senin ölümün ile birlikte, temas ettiğin insanların aralarında, senin içinde de olan bir arzuya sahip bu insanlar, Ren sınırının üstünde oldukları için buradalar. Senin içinde olan nedir bilir misin?''
''Nedir?''
''İnsanlar, yüz yıllar boyunca bu dünyanın düzenini değiştirmeyi arzuladılar. Hayaller kurdular. Fakat milyarlarca insandan çok azı tek başına iken gökyüzüne bakıp, dünyayı baştan aşağıya değiştireceğine gönülden inandı. Hayal değildir onların arzuları. Bütün benliği ile inanır buna. Kimseye bu inancından bahsetmez. Kimsenin inanmayacağını bildiği için. Sen ve şu an gördüğün insanlar beşinci kuşaksınız. Atalarınız on binlerce yıl önce buraya geldi. Buradaki herkes, mirasın yeni koruyucuları. Yürümeye devam et, en başından görmenin zamanı geldi.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA
FantasíaHerkese merhaba, umarım iyisinizdir. Aslında buranın varlığından uzun zamandır haberdarım fakat bir türlü hikayelerimi paylaşmak konusunda kendimi ikna edememiştim. Ülkemizdeki okurların sayısının az, okunacak kitapların çok olmasından dolayı, bitme...