13.

113 13 5
                                    

Hoş geldinizz

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

Keyifli okumalar♡

Üniversite de bir hoca hayat üzerine konuşurken 'Yaşayabildiğiniz en dolu haliyle yaşayın bu hayatı, gençliğiniz her zaman elinizde kalmıyor.' Demişti. O gün onu dinlerken hayal kurmuştum. İleriye dönük bir şeyler düşünmüştüm, ama hepsi o akşam yerle bir olmuştu. Yine takip edilmiştim, ensem de adım adım gezinmişlerdi.

Şimdi yarının bile garantisi yok gibi duruyordu.

Boş bakıyordum, artık ne yapacaksa yapsın istiyorum. Karşıma bir sandalye çekmiş sigara içiyordu. Üzerimde ki kıyafetlerimin ıslanmadık tek bir yeri kalmamıştı.
Dedikleri, anlattıkları...

Ona inanmayı seçmiyordum, şuanlık. Ve bunların doğru çıkmaması için içimde deli gibi bir savaş vardı. Ya oluşmaya başlayan köprü yıkılacaktı ya da oluşmaya devam edecekti.

"Saat olmuş dört Ceylin'cik. Nerde senin komiser?" Dedi alayla. Cevap vermedim sadece baktım. Anlattığı her şeye aynı şekilde karşılık vermiştim. O bunu hak ediyordu. Eğer cevap verirsem beni üzmek, sinirlendirmek için daha da çok üzerime oynayacaktı. Faik böyleydi. İğrenç, insanın damarına damarına oynayan acımasız bir varlıktı.

Sigara izmaritini bana doğru attı ve karşımda dikildi. Eli sertçe çenemi kavradı ve ona bakmam için başımı geriye attı. "Benle konuşacaksın." Yine öylece baktım. Deliriyordu, sinirleniyordu.
"Benle konuşacaksın Ceylin, canını yakarım." Parmakları yanaklarıma baskı uyguluyordu, dişlerimin damakları bile acıyordu sanki.

"Yakıyorsun zaten canımı daha ne yapacaksın sen! Öldürecek misin? Öldür de kurtulayım!" Hızlı nefes alışverişlerim eşliğinde söylediklerimle kafasını sağa sola salladı. "Daha değil, ama seni ben öldüreceğim. Mezarın bile olmayacak orospu!" Yanağıma kaçıncı tokatını atarken inleyerek yüzümü buruşturdum. Yüzümün ne hale geldiğini düşünmek bile istemiyordum, yine başa sarmamı sağlayacak nitelikte olduğuna emindim.

"Faik abi geliyorlarmış. Vakit kaybetmeden gidelim." Babamın uzaktan seslenmesi ile canım acısa da güldüm. Sinirlerim boşalıyordu, kahkaha atacak kadar hemde.

"Allah hepinizin belasını versin!"

Sandalyeme vurması ile geriye doğru düştüm. Son anda başımı kurtarmıştım, o ise çıkarttığı ceketini giymekle meşguldü. "Aklın başına gelsin, bir daha ki görüşmemize kadar kendine iyi bak Ceylin." Koca depo da kendi başıma kalmamı sağlarken çığlık atmaya başladım. Korkudan değildi, sadece çığlık atıyordum. Her şeye, herkese. 

Öldürmesini daha çok isterdim, o da bunu istediğimi biliyordu. Bu yüzden yapmamıştı, hoşuma gideceğini düşündüğü tek şey sevişmekti onun için.

Hıçkırıklarım yankı yaparak ikinci sefer kulağıma geliyordu. Bir zaman sonra akacak kadar gözyaşım kalmamıştı, şimdi boş gözlerim geleceği yok sayarak bakıyordu etrafa. Ümit ve umut iki yüzlü ikiz kardeşlerdi. İnsana öyle tatlı yaklaşırlardı ki büyüsüne kapılmayan kalmazdı. Sonra beklentiler ve ümitler yarı yolda bırakırdı, yaptıkları en iyi şey buydu. Sende bıraktıkları yolun yarısında sızlana sızlana başa dönerdin.

Ben şimdi yolun neresindeydim bilmiyordum bile.

Soğuk beton yanan yanağıma iyi geliyordu. Canım acısa da buna güldüm, en azından bazı şeyler de beni duyabiliyordu dimi?

Yüksek siren sesle kulağıma nüfuz ederken geldiklerini anladım. Bundan bir saat önce bu sesi duysaydım sevinir ve beni fark etmeleri için bağırırdım. Şimdi ise lisanıma kilit vurulmuş gibiydi. Fütursuzca konuşulan kelimeler kilit vurmuştu dilime. Faik'in giderken sertçe kapattığı büyük demir kapı açıldı.

DEPRESİF / YARI TEXTING Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin