16.

98 10 12
                                    

Keyifli Okumalar♡

Fısıldaşmalar kulağıma ulaşırken uyuyormuş numarası yapmaya devam ettim. Yaklaşık beş dakikadır Duru'nun kendi kendine konuşmasını dinliyordum. Ara sırada Mert de gelmiş ve Duru'ya beni uyandırmakla ilgili tavsiyeler vermişti.
"Ceylil'in gözleli çok güzel dime abi?" Duru'nun gözlerime karşı ayrı bir ilgisi vardı. Tıpkı abisinin de olduğu gibi.
Mert'in gülüşü kulağıma geldi. "Evet fıstığım çok güzel." Duru kıkırdadı. Daha fazla bu numaraya dayanamayacağımdan Duru gülmeye devam ederken belinden kavradım ve yatağa yatırdım. Çığlık attı ve ardından kahkaha attı peş peşe. Ben gıdıkladıkça çırpınıyordu. "Met! Met kuytal beni!" Diyerek Mert'ten yardım dileniyordu. Mert'e baktığımda üzerinde tişörtten eser yoktu. Dağınık saçlarını geriye attı ve o da yanımıza geldi.

"Kurtarırım ben prensesimi." Mert'in onu kurtarmasına izin verip hareketlerimi yavaşlattım ama Duru sanki daha çok onu bırakmıyormuşum gibi algılamıştı. Gülmekten yorulmuş olacak ki nefes nefese kalmıştı. "Günaydın küçük hanım." Dedim neşeli bir sesle. Dişlerini göstererek gülümsedi. "Güyaydın Ceylil." Mert onu yataktan yere indirdi. Duru odadan çıkarken ikimiz kalmıştık. "Bana günaydın yok mu?" Diyerek göz kırptı.

Kaşlarımı kaldırıp indirdim. "Yok." Yataktan kalkacakken bileğimden tuttu ve kendine doğru çekti. Burunlarımız anlık olarak birbirine değdi, sonrasında yüzlerimizin arasına az bir mesafe girdi. Kalbim ritmini bozarken vücudunun üst tarafında kıyafet olmaması her seferinde olduğu gibi heyecanlandırıyordu.
"Bırakmıyorum o zaman." Kalın sesi hafif kısık çıkmıştı ve gözlerimin içine derin derin bakıyordu.

Yutkundum. "Patilerim iş başında. " Diyerek elimi havaya kaldırdım ve parmaklarımın uçlarını gösterdim. Sırıttı havada ki bileğimi tutup omzuna koydu. "Göster bakalım işini." Tamam, pekâla. Böyle demesini beklemiyordum, ben konu burada kapanır diye hayal etmiştim. Bas baya onu çizmemi istemişti. Dudaklarımı öne büzdüm ve her hareketimi izleyen kahvelerine baktım.
İşaret parmağımı köprücük kemiğinin üzerine koydum. Tırnağımı etine bastırırken tepkisine baktım. Az önce ki gibi alaylı değildi, adem elması yukarı aşağı oynamıştı.
Bastırdığım tırnağımı aşağıya indirirken ardından belirgin bir çizgi ve hafif kırmızılık oluşuyordu. Köprücük kemiğinin altından geçtim ve daha fazla devam etmeyerek teni ile olan ilişkimi kestim. Sabah sabah havanın sıcaklığı bir yana bu bir yana yanıyordum.

"Ceylil! Met! Acıltım ben ya!" Duru'nun içeriden bağırışları ile ikimiz arasında ki değişik atmosfer dağılmıştı. Bir şey demeden yataktan kalktım ve lavoboya girdim.

Dün gece kaçta uyuduğumu bilmiyordum. En son terastaydık ve uzun uzun konuşmuştuk sonrasında ise müzik dinlemiştik. Kafamda ki soru işaretlerini bir kısmı yerini noktaya bırakırken bir kısmı ise ne nokta ne soru işaretiydi. Bir ipin üzerinde denge de durmak ile cebelleşmek gibiydi kafamdakiler. Düşsem olmuyor, ipin üzerinde kalsam olmuyor...

Faik'e giden en hızlı yol bendim, bilinçli olarak orada öğrenci sorgulaması yapıyormuş. Ama niyetinin bana sevgi duyma oyunu oynarak yaklaşmak olmadığını söyledi. Hayır, güvenmiyordum. Sadece Mert'in yalan söylemeyeceğini biliyordum, bazen sözlere gerek yoktu bir bakış bütün her şeyin önüne geçebiliyordu.

Acılı bir bakış yerleşirse eğer...

Dün gece tüm bu olanları konuşurken son durumu da konuşmuştuk tabi. Faik hala yakalanamamıştı onun arkasında başka birisi olduğu düşünülüyormuş, o yüzden bu kadar uzun süredir yakalanamadığı söyleniyor. Babam hala onlarla berabermiş, Adana'ya annemin yanına bir ekip gitmiş fakat annem onlara fazlası ile zorluk çıkartmış. Tüm suçlamaları reddederek benim hakkımda yalan yanlış bir sürü şey söylemiş.

DEPRESİF / YARI TEXTING Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin