19.

84 6 8
                                    

Keyifli Okumalar♡

Gündüzleri, geceleri sevdiğim kadar sevmiyordum. Gece bana nedense daha yakın hissettiriyordu, gündüz olduğunda bir an önce gece olsun istiyordum.
Mert'in evindeydim, bugün kalmamın ikinci günü gecesiydi. Elim biraz daha iyiydi sadece ufak ufak ağrılar oluyordu o kadar. Ve röportaj yayınlanalı tam iki gün olmuştu, şuana kadar o kadar çok olumlu dönüşler ve destekler görmüştüm ki içim içime sığmıyordu. Tabi bunun yanında bir o kadar da ezici, anlattıklarımdan olur olmaz düşünceler çıkartıp yorum yapmaktan çekinmeyen insanlar da vardı.

Fakat bunların olacağının bilincinde olarak böyle bir şeye giriştiğimden kulak asmamaya çalışıyordum.

Mert'ten ve emniyetten aldığım haberlere göre Faik'in yakalanması an meselesiydi. Çilemin bitmesi an meselesiydi bile diyebiliriz. Anneme gelecek olursak...Adana'ya dönemediğinden ve beş parasız olduğundan benim evimde kalıyordu. Bende Mert'in evinde kalıyordum, evi ona vermeden önce güvenlik önlemlerini almıştık. Ne olursa olsun kimse ona güvenmiyordu.

Üzerimde ki ince battaniyeyi attım ve ayağa kalktım. Mert sürekli öksürüyordu, bugün işten geldiğinde neyinin olduğunu sorsam da biraz boğazının acıdığını söylemişti.

Yavaşça odasına doğru adımladım, yatana kadar onun odasında uyumam için başımın etini yemişti. Fakat ben zaten uyuyamıyordum ve ağır bir şekilde çalışan oydu.
Gece lambasını yaktım ve bu sıcakta omuzlarına kadar örttüğü battaniyesine baktım. Saçları terden alnına yapışmıştı ama üşür bir hali vardı.

Elimin tersini alnına koydum. Hissettiğim sıcaklıkla kaşlarımı çattım ve yanaklarının ısısına baktım. Bas baya yanıyordu, hemde öyle böyle değil.
"Mert.." Dedim uyandırmaya çalışarak. Üzerinde ki örtüyü beline kadar çektim. Ellerim kollarına hafif hafif dokunuyordu ve ateşe değmiş gibi hissediyordum.

"Mert çok ateşin var, hadi kalk bir duşa gir hastaneye gidelim." Diyerek hafifçe omzunu sarstım. Gözlerini araladı, karşısında beni görünce kaşlarını çattı ve etrafa baktı. Ardından uzunca öksürdü. "Ceylin." Hali olmadığı çıkmayan sesinden belliydi.

Dizlerimin üzerine çöktüm ve elimi yanağına koydum. "Çok ateşin var, duşa gir hastaneye gidelim." Araba kullanabilecek durumda olmadığından taksi ile gidecektik. Kafasını sağa sola salladı. "Uyuyayım sadece, hiç halim yok." Dedi yarı açık gözlerle. Banyo yapamayacak gibiydi anlaşılan. Eli battaniyeye gidince izin vermeden battaniyeyi yere attım.
"Tişörtünü çıkartabilir miyim?" Sorgulamadan kafasını salladı. Yutkundum ve ona doğru yaklaştım. Giydiği siyah tişörtün eteklerinden tuttum ve yavaş yavaş yukarı doğru çektim, nefesini yanağımda hissediyordum. Bir şeyler mırıldanıyordu fakat dediklerini anlamıyordum. Parmak uçlarım tenine değdikçe karıncalanıyordu.

"Şimdi sirekli su yapacağım iyi gelecek tamam mı? Örtüyü üzerine örtme ama." Elimde ki tişörtü kenara koydum ve omzundan tutup yatağa yatırdım. Yarı açık gözleri sadece beni izliyordu, o kadar halsizdi ki küçük bir erkek çocuğu gibi gözüküyordu.

Mutfağa gittim ve bir leğene sirke ile su koydum. İlk defa hasta birisi ile ilgileniyordum ve ne yapacağımı şaşırmıştım.
Elimde ki leğen ve bez ile odasına girdim. Benim geldiğimi fark edince gözlerini açtı.
Sandalyeyi yatağına yakın bir yere koydum ve oturdum. Sirekli suya daldırdığım bezi sıkıp alnına koydum.

"Hap kutun gibi bir şeyin var mı?" Dedim etrafıma bakınırken.
"Banyo da birtanem." Banyoya gittim ve rafta ki beyaz kutuyu elime aldım. Burada bir sürü hap vardı biraz kurcaladıktan sonra ona iyi gelecek bir hap buldum. Odaya gittiğimde bezi alnından aldım ve boynuna koydum.

DEPRESİF / YARI TEXTING Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin