Gül

331 30 9
                                    


Aradan 2 hafta geçmişti, derslerime fazlasıyla önem verdiğim için yine kütüphanedeydim.

Birazdan dersim bitince Remusla buluşucaktım, ona beraber ders çalışmayı teklif etmiştim ama kabul etmemişti.

Çoktan çalıştığını söylemişti, üstüne de Sirius'a sözü olduğundan bahsetmişti. Sirius'a olan sözünün ne olduğunu merak etsemde bir anda gittiği için soramamıştım.

Bir anda onu merak ettiğim için ders çalışma isteğim kaçmıştı ve eşyalarımı toplamaya başladım, sanırım bitki bilim dersine sonra da çalışabilirdim.

Çantamı aldıktan sonra sessizce kütüphaneden çıktım ve sessiz koridorda yürümeye başladım.

tek tek bildiğim koridorlardan geçerken  onları bulabileceğim yerler ne olabilir diye düşünüyordum, en sonunda her zaman oturduğumuz koridora gitmeye karar verdim.

Yolumu biraz değiştirip sola saptığımda omzumun üzerinde el hissetmemle hızlıca o tarafa doğru çekildim.

Beni çekip duvara yasladığında bunu yapan kişiyi öğrenmek için başımı kaldırdım, hangi akılla bana böyle bir temasta buluyor- oh, karşımda Remus'u görmemle çatılı kaşlarım düzeldi.

Hafif şaşkınlıkla açılan ağzımı sol eliyle kapattığında başımı sallayarak gerçek hayata döndüm, bir elini duvara koyarak beni duvarla kendisi arasında bırakmıştı.

"Remus?" Son zamanlarda olan çapkın duran yüz ifadesiyle bana baktı, ikinci birlikteliğimizin etkisi mi bilmem ama bana karşı daha flörtöz ve aşık davranıyordu.

Bu davranışlarına bayılıyordum ama bu hareketleri kim yaptırıyordu bilemiyordum.

Kim yaptırıyorsa devam etsin çünkü karnımda hissettiğim kelebekler beni çokça heyecanlandırıyordu, kendimi gerçekten 16 yaşında hissediyordum.

Aramızda olan boşluğu hafifçe kapatarak daha da yakınıma geldi ve duvarla kendi arasındaki mesafeyi azalttı.

Sol eliyle önüme düşen saçları yavaşça kulağım arkasına soktu ve uçları ile oynadı.

Elini aşağıya indirerek arkasına götürdü, ne yaptığını merak ederken arka cebinden güzel bir kırmızı gül çıkartarak bana uzattı.

"En sevdiğim çiçeğe en sevdiği çiçek." Dediği şey ile heyecanla çiçeği aldım ve burnuma götürdüm, içime çektiğim kokunun güzelliği ile gözlerimi kapatırken bir elimi Remus'un koluna dayadım.

"Remus... Bu çok güzel.." Derken gözlerimi açtım ve gülümsedim, çiçeğe zarar vermeden boynuna sarıldığımda parmak uçlarıma çıktım.

Ona göre kısa olan boyum ona güldürürken beni belimden tutup hafifçe kaldırdı ve sarılmama karşılık verdi.

Beni kaldırıp taşımasına aşıktım resmen, onun güçlü kolları arasında olmak beni mutlu ediyordu.

beni geri yere koyduğunda tekrar duvar ile onun arasındaydım, kafamı kaldırıp ona bakmaya devam ederken bana bakıp gülüyordu.

Elini omzuma koyarak beni hareket ettirmeye başladığında nereye gidiceğimizi çokça merak ediyordum.

"Sevgilim, yalnız kalacağımız bir yere gitmek ister misin?" derken bana döndüğünde ona hemen kafamla onayladım.

"Ama öncelikle şu çantanı kızlara bırakalım, sonradan gidelim.." dedi.

Sanki kızların nerede olabileceğini biliyormuş gibi sınıfların olduğu yere geldiğimizde ona alayla bakıyordum.

Picture to burn •Remus j. LupinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin