“Ah ölüm, bazıları gözler yolunu
Bazıları da kaçınır senden, korkar gelme ihtimalindenBazıları umut eder
Buradan kaçıp gitmeyi
Bazıları sonsuza kadar yaşamak isterDertken bazen derman olursun
Belayken bazen hoş karşılanırsınKimin kapısını çalacağına dikkat et
Sana koşacak olanın mı
Senden kaçacak olanın mı?”(Rahip Dima, Ölüm Hakkında Söyleyişi)
Kraliyet sarayına yaptığım ziyaretten iki gün geçmişti. Leo'dan babam ya da adını Athan olduğunu söyleyen adamla ilgili hiçbir açıklama alamamıştım.
Denes'le yaptığım konuşmadan sonra Leo'yu bulup büyük bir sessizlik içerisinde eve geri dönmüştük. Bana verdiği tek şey sessizlikti. O gün Denes'in söylediklerini düşündüğüm için aklımdaki soruların hiçbirini sormamıştım ve geçtiğimiz iki günde Leo'yu hiç görememiştim.
Akşam yemeklerinde bile. Endişelenmek istiyordum ama yine benden saklamak zorunda olduğu önemli işleriyle ilgileniyor olmalıydı.
Akşam yemeği zamanı gelmişti. Çoktan hazırlansam da hiç aşağı inmek istemiyordum. Ama ben Leo değildim, masaya oturup sessizce yemeğimi yemekten daha önemli bir işim yoktu.
Son kez aynaya baktıktan sonra odamdan çıktım ve yemek salonuna girdim. Her zamanki yerime oturduğumda yanımdaki boşluk beni şaşırtmadı. Lanet iki günden sonra değil.
Neredeyse herkes buradaydı, yemek servisinin neden başlamadığını merak ederek masanın yanında dikilen görevlilere baktım. Bu akşamki beklenmedik sessizlik sorumla bozuldu.
"Birisini mi bekliyoruz?"
Başkahya bir adım öne çıkarak konuştu. "Babanız bu akşam yemeğe katılacağını bildirdi."
Adamın cevabına kimse şaşırmış gibi gözükmezken ben de kendime engel olarak şaşkın bir tepki vermemeye çalıştım. Neyse ki bunda başarılıydım.
Bunu şimdi öğrenen tek kişi olduğum farkındalığı acıtıcı bir şekilde yüzüme çarparken Eliza'nın kızı, Mina'nın sesini duydum. Uzun zamandır duymadığım mutlu bir çocuk sesiydi.
"Sonunda babamı yeniden görebileceğim..." Heyecanlı yüzü sertçe yutkunmama neden oldu. Bir farkındalık daha, o annesini yeni kaybetmiş bir çocuktu. Hatta sadece annesini değil babasını da farklı bir yolla kaybetmişti.
Annem artık bu evde yaşamayacağını söyleyip gittikten sonra ben Leo'ya sahiptim. Peki ya onun kimi vardı?
Ben de buradaki diğerleri hatta babam kadar suçluydum. Küçük bir çoçuğu yalnız bırakmıştım.
Mina'nın yanında oturan Isaac elini kaldırarak omzuna koydu ve hafifçe sıktı, bu Mina'yı daha çok gülümsetti. Isaac'tan hoşlanmadığımı düşünürdüm, sürekli her şeyi alaya alma eğilimi vardı ama o anda sadece onu tanımadığımı fark ettim.
Bu masada oturan kimi gerçek anlamda tanıyordum ki? Athan birkaç gece önce dediklerinde haklıydı. Onlar kardeşlerim değildi, birer yabancılardı.
Babamın kendinden emin dik omuzlarla içeri girdiğinde bakışlarımı üzerinde gezdirerek onu süzdüm. Onu uzun zamandır böyle görmüyordum, sakin ve belki biraz mutlu gözüküyordu. Sonunda kendini toparlamaya mı karar vermişti? Ne değişmişti ki?
Babamın odasından gelen o ilahiyi düşündüm. Onu eski yaşamına geri döndürmek için Elza'ya ihtiyaç vardı... ve artık onu geri alamazdı, almamalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Melodisi
Fantasy"Çok uzun zaman önce Bir adam yaşarmış güller bahçesinde Adam aşıkmış güllerine Hayatı boyunca hiçbir kadını görmemiş gözleri, Hiçbir tatlı ses çalamamış kalbini Gülleriymiş tek aşkı. İlgilenmediği bir gün yokmuş onlarla Her gün sular, onlarla kon...