Lux büyümüş güzelce
Işığını güçlendirmiş meleklerin yardımıyla
İzin vermemişler, içine birazcık bile kötülük sızmasına
Gelmiş ki öyle mucizevi bir hale
Melekler koymuş onu kendi oğulları yerineKaranlığın gücü tarafından hüsrana uğrayınca
Aydınlığı geri istemiş Malana
Oğlunu geri getirmeleri için emir vermiş meleklereMelekler karşı çıkamazlarmış ona
Ama ayrılmak istemezlermiş oğullarından da
"Yüce Malana! Bize emanetini kaybettik akılsızca
Kabulümüzdür her türlü ceza."Malana bilse de meleklerin yalanını
Ayak uydurmuş onlara
Başka bir plan varmış aklında"Güzel meleklerim, suç sizin değil benim
Onu daha güvenli bir yerde saklamalıydım
Sizi affediyorum."Lux'u onlara bırakma niyetinde değilmiş
Tenebris'e anlatmış olanları
Ve emretmiş, getirmesi için kardeşiniTenebris istemezmiş çatışmak kimseyle
Yine de, Malana'nın isteğini yerine getirmek üzere
Girmiş Meleklerin evi, Cennet'eMelekler reddetmiş Lux'u bırakmayı
Bu aciz görünen çocuğa vermezlermiş oğullarınıAcımışlar ona, sızlamış kalpleri
Bazıları merhamet göstermek istemiş
Ama hatırladıklarında Lux'u almaya geldiğini
Geri dönmüş öfkeleri.(Gökyüzü ve Yeryüzü Tarihi, Tenebris'in Cennet'e Girişi, Bilinen Mit.)
Bunu sevmediğim konusunu bir kez daha düşünebilirdim. Işıklarla kaplı şehir meydanı hiç de fena gözükmüyordu. Sadece benim hoşuma gitmeyen yaşadığımız yerden sorumlu Tenebris'i kötüleştirip Lux'u idolleştirmemizdi. Tenebris'in kötü şeyler yaptığını inkar etmiyordum ama her şeye rağmen minnetar kalmamız gereken o değil miydi?
Katılmaya karar verdiğim her yıl diğerleriyle birlikte ailecek boy gösterdiğimiz için Fedora değil de Elçi'nin kızlarından biri olmak zorunda kalırdım. Süslen, ışıldayan o harika küpeleri tak ve ne kadar minnettar olduğunu gösteren gülümsemeni unutma...
Belki bu akşamın o kadar kötü başlamamasının nedeni bu seferlik Fedora olmamdı. Babamın beni fark etmemesi için bir pelerin bile giyiyordum. Burada olduğumu öğrense töreni yarım bırakıp eve gitmemi sağlayacağından değil ama yine de başıma bela almasam daha iyi olurdu.
Etraf çok kalabalıktı fakat şimdiye kadar kalabalığa alışmıştım ve bu sefer onlardan ayrı soylu kısmında değildim. Pelerinin kapüşonunu çekerek neredeyse siyah çalan kahverengi saçlarımı örttüm. Saçlarım anneme ait bir özelliğimdi ve onları sevmemeye ne kadar çabalasam da onlardan asla tam olarak nefret edemiyordum.
Güneş batmak üzereyken kalabalığın seslerinden kraliyet ailesinin vardığını anladım. Atlı arabaları sırayla yavaşlayarak durdu. İnsanlarla aralarında güvenli bir mesafe vardı, kraliyet ailesinin sevilmediği pek bir sır değildi. Onların da farkında olduğundan emindim.
Arabadan önce kraliçe indi. Aello, Denes'in annesi. Altın ve beyaz renklerinden oluşmuş gösterişli bir elbise giyiyordu. Dennes'le birlikte büyüsem de onun hakkında herkesin bildiğinden daha fazlasını bilmiyordum. Asla yanına yaklaşmama izin vermezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Melodisi
Fantasía"Çok uzun zaman önce Bir adam yaşarmış güller bahçesinde Adam aşıkmış güllerine Hayatı boyunca hiçbir kadını görmemiş gözleri, Hiçbir tatlı ses çalamamış kalbini Gülleriymiş tek aşkı. İlgilenmediği bir gün yokmuş onlarla Her gün sular, onlarla kon...