"8 - Ölünün intikamı Yaşayanın Yası"

1.3K 113 26
                                    

19.05.2024, 00:51

Evet, selamlar!

Umarım bölümler beklentinizi karşılıyordur, ve bir konuda lütfen anlaşalım son kez söylemiş olayım kitap hızlı ilerlemiyor olması gerektiği gibi gidiyor.

Hayde bölüme

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

İyi okumaları yıldızlarım...

"8.
ÖLÜNÜN İNTİKAMI YAŞAYANIN YASI."

"Her ne kadar yıkılmış bile olsan ayağa kalkıp seni yıkanlardan intikam alman gerek. Çanlar çaldı ölüm artık onlar için çok yakın."

2 gün sonra.

Yalan olmasını istediğim bir gerçek vardı. Yalan olamayacak kadar gerçekti.

Gözlerimi açtığım andan beri derin bir sessizliğin çöktüğü oda da tek eksik Korer'di. Herkes uyandığım andan beri bağıra bağıra ağlamamı bekliyordu.

Evet, bebeğim artık yoktu. Yokluğunu tüm iliklerime kadar hissediyordum.

Acı çekmiyor değildim, hüngür hüngür ağlamak bir şeyleri kırıp dökmek istiyordum ama her şeyin bir zamanı vardı.

Önce intikam, sonra yas.

Bakışlarımı odadakilerin üzerinde gezdirdim pür dikkat beni izliyorlardı. Korkmaz, Uygar, Polat, Elsa, Giray ve Pars.

Derin bir nefes alıp diklendim Elsa anında ayaklandı. "Nadya." iki gündür uyumadığı şişen gözlerinden ve moraran göz altlarından belliydi.

Kolumdaki nerdeyse bitmiş serumu çekip çıkardım. Açmıştı ama bebeğimi kaybetmenin acısının yanında hiç bir şeydi. "Korer nerede?"

"İki gündür seni zehirleyeni arıyor." Uygar'a kısa bir bakış attım.

"Çağrın gelsin." yataktan kalktım. "Ve Polat bana bir iyilik yap nocte'ye git, odama gir, hemen sağ tarafta kitaplık var, kitaplığın üçüncü rafında bulunan siyah kitabı kendine çek." dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim. "Masanın arkasında asılan tablonun alt kısmındaki bölme açılacak bölmenin içindeki küçük şişeyi al gel."

"Nadya."

Polat beni onaylayıp giderken Elsa'yı duymazdan gelerek benim için getirdiği çantayı alıp banyoya girdim. Elsa'nın ardımdan geleceğini tahmin ederek kapıyı kitleyip musluğu açtım. Yüzümü yıkayıp kuruladıktan sonra musluğu kapatıp çantanın içindeki kıskaçlı tokayla saçlarımı topladım.

Aynadaki yansımama çok fazla bakmamaya çalışıyordum berbart görünüyordum çünkü. Üzerimdeki hastane kıyafetinden kurtulup çantada ki eşofman ve tişörtü giydim, içindeki hırkayı ve çorabı elime alıp boşalan çantayı kenara attım.

"Acımasız olma vakti." kendi kendime mırıldanıp kapının kilidini açarak dışarı çıktım. Elimdeki hırkayı yatağın üzerine atıp çoraplarımı giydikten sonra ayakkabılarımı giyip diklendim.

"Aklında ne var?" yatağın üzerine bıraktığım hırkayı alıp üzerime geçirdikten sonra soruyu soran Uygar'a döndüm.

"Bir çok şey." odadan çıkmak için kapıyı açtığımda sırada Korer'le çarpıştım.

KALBE BİN KURŞUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin