14. Bölüm: "Hoşça kal."

5 0 0
                                    

14. bölüme hoş geldinizzz

keyifli okumalar!!

yorumlarinizi eksik etmeyinn!

🌟

Güneş, her yere yaydığı parlak ışıklarıyla gün batımına doğru hazırlanıyordu, artık gitme vakti gelmiş yerini, Aya bırakacak kadar zaman geçmişti. Etrafta kurulan tezgahlar, insanlara davetiye verircesine renkli şekilde süslenmişlerdi.

Uzaktan gelen bağırışmaları ve kahkahaları, yolda giderken duyabiliyordunuz. İnsanların için sıcacık yapan bu ortam, beklenenden daha kısa sürecekti. Panayırın ortasında gezinen adam, elindeki market poşetini ileri geri sallayarak eve doğru gidiyordu. Yolda gördüğü çocuklara gülümseyerek baktı. Önündeki bir stantta satılan elma şekerlerinden aldı ve eline yerleştirdi.

Uzun bir gündü ama çok az kalmıştı. Gömleğinin üzerindeki kravatını beceriksizce çekiştirdi, bu şeyi giymekten hiç bu kadar nefret etmemişti. Ne var ki ne sevebiliyor, ne de giyebiliyordu. Kulağının dibinde anons edilen duyuruya gözlerine kıstı, ses bitene kadar dinledi, kendisiyle alakalı bir şey olmadığına karar verince adımlarını hızlandırdı.

Güneş tamamen battığında, şehrin şen kahkahası yerini korku dolu çığlıklara bırakmıştı. Ay ışığının dahi olmadığı bu gecede insanlık, en büyük kayıplarını veriyordu. Panayır yerinde duran elma şekeri standı, parçalanmış bir şekilde duruyordu. Birkaç saat öncesinden binalara tutturulan ışıkların çoğu kırılmış veya kablosu kopmuştu. Havada sallanan lambaların birkaç tanesi çalışsa da pek bir yararları yoktu.

Yerde boylu boyunca uzanan bir genç kadın vardı. Zemine yayılan kahverengi saçlarının bir kısmı kanla kaplıydı. Soğuk mavi gözlerinden yere dökülen göz yaşları, kendisini uyuşturmuştu. Kafasını biraz oynatarak karnının olduğu tarafa baktı. Göz yaşları daha da hızlandı, nefes alışverişleri sıklaştı. Karnında boylu boyunca uzanan şeytan, onun kanından besleniyordu. Avucuna aldığı her parçayı beklemeden ağzına götürüyor, çiğniyor, tekrardan kadına yönelip elini uzatıyordu. Bu döngü kendisi yok olana kadar orada olacaktı.

"Bebeğim." Diye mırıldandı karanlığa doğru. Vücudunu ele geçiren hastalıklı, kendisine cevap vermedi. Başını geriye yatırarak acımasız sonunu bekledi. Acı çekmiyordu, önce canı çok acımıştı ama artık hissizdi. Her yeri uyuşmuştu, onu ağlatan şey geride bıraktığı şeylerdi. Pişmanlıkları, özlemleri, keşkeleriydi.

Uzaktan kendisine seslenen kişiyi, net bir şekilde duyuyordu. Hiçbir şey yapamıyordu ama çok net bir şekilde duyuyordu. Hayat kendisine karşı hep acımasızdı, hep adaletsizdi. Hayatına giren bu adamla değişeceğini sanmıştı ama yanılmıştı. Boş bir umuda bel bağlamıştı. Onu bu şekilde görmesini istemiyordu. Bu şekilde olmamalıydı. Ona daha fazla acı çektiremezdi.

Kanıyla bulanmış elini bulunduğu odanın girişine doğru uzattı. Parkeye damlayan kan kulaklarında yankı uyandırdı. Kapıda duran adama baktı ve içinden binlerce kez, ona teşekkür etti. Güzel zamanları olduysa, hepsi onun sayesindeydi. Umutları ve gülüşleri hep onunla kalacaktı. Yaşamasını istedi, her şeyden çok yaşamasını istedi. Tekrar gülsün, hayal kursun istedi. Canını acıtsa bile tekrar aşık olsun, birisini öpsün istedi.

Son YaşamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin