6. Bölüm: "Başlarının çaresine bakarlar."

9 3 0
                                    

6. bölüme hoş geldinizz

keyifli okumalar, yorumlarinizi eksik etmeyin!! <3

🌟

Uzaktan William'ın sesini duymamla yönümü oraya doğru çevirdim. Atlas ve o, kafetaryanın ortasında bize bir şeyler söylüyorlardı ancak, bu mesafeden hiçbir şey duyamıyordum. Onlara doğru bir adım daha attığımda Floch belimden tutarak beni ileriye savurdu. "Arkanda!" William'ın sesini net bir şekilde duyduğumda, yerden kalkıyordum. Floch'un olduğu yere baktığımda onu, o hastalıklılardan birinin üzerinde gördüm. Çok ses çıkarmıştık, diğer hastalıklılar buraya doğru yönelmeye başlamışlardı bile. Ayağa kalkarak Floch'a doğru koştum.

Elimdeki camdan silahı tutarak, ona doğru gelen hastalıklının kafasına saplayıp aşağı çektim. Floch üzerine gelen kanlara bir şey demezken, üzerinde durduğu hastalıklının boğazına cam parçayı geçirerek, onu öldürdü. Hızlı haraketlerle hastalıklının boğazındaki cam silahı eline alıp çevirdi. Kafeteryanın ortasındaki alanda, sadece ikimiz vardık ve hastalıkların hepsi bize doğru geliyordu.

"Buraya doğru!" İkimiz de başımızı sesin geldiği yere doğru çevirdik. Nora, otopark kısmının kapısını açmıştı. "Daha ne bekliyorsunuz, hadisenize!" Olduğumuz yerden ayrılarak ileri doğru atıldık. Birkaç hastalıklı, kazağımın kollarından tuttu. Kollarımı sert bir şekilde silkeleyip onlardan kurtuldum. Floch, Nora'nın yanına vardığında kapı sonuna kadar açıktı. Ulaşmama sadece birkaç adım kalmıştı.

Birden kendimi yerde buldum. Yüzüstü yere çakıldığımdan önümü göremedim. Bacaklarımda sürünen eli hissettiğimde, ürperdim. Arkadan Floch'un bana bağırmasını duyabiliyordum. Sağ ayağım, hastalıklının elindeydi. Sol ayağımla yüzüne karşı bastırıp, geri itmeye çalışsam da başarılı olamadım. Hastalıklının eli dirseğime kadar geldiğinde artık, çığlık atıyordum. Ellerimle bacağıma destek versem de bir türlü bırakmıyordu.

Yakınıma yaklaşan hastalıklıları görebiliyordum. Hepsi dört bir yanımı sarmışlardı. Birden bacağımın üstündeki ağırlık arttı. Gözlerimi kapatıp, bana gelecek olan sonu bekledim.

Ancak hiçbir şey olmadı. Bacaklarımdan aşağı akan sıvıyı hissettiğimde, gözlerimi açtım. Atlas, elindeki baltayla bacağımdaki hastalıklının kafasını koparmıştı. Güneşte parlayan sarı saçları, artık kanla boyalıydı. "Floch, onu buradan al!" Belimde hissettiğim eller ile kapıya doğru sürüklendim. Atlas, elindeki baltayı hastalılıklara savuyordu. Kiminin başı, kiminin ise kolu, bacağı hemen önüne düşüyordu. Arkasında duran William ile sırtlarını birbirlerine yaslamışlardı.

Floch, beni bırakarak kafeterya kapısını kapattı. Yerden hızlıca kalktım. Kafeterya kapısının arkasındaydık. Birkaç hastalıklının bize doğru yaklaşmasıyla, Nora ve Floch ellerindeki cam parçalarını onlara sapladılar. Arkalarına geçip onlarla beraber hastalıklılara saldırmaya başladım.

Onlar da bir zamanlar insanlardı. Tıpkı bizim olduğumuz gibi.

İnsanlarla karnını doyurmaya çalışan insanlar.

Elimdeki cam parçasıyla, önümdeki hastalıklının ensesini kestim. Önümde yere yığıldığında koridora tekrar baktım. Şu an ortalıklarda kimse yoktu. Hepimiz nefes nefese kalmıştık. "Acele etmeliyiz, yoksa etrafımızı sarabilirler." Nora, Floch'u onaylayarak önden koşmaya başladı. "Burada uzun süre kaldım, nereden gitmemiz gerektiğini biliyorum." Floch ve ben, onu takip etmeye başladık. Ancak aklım hala kafeteryadakilerdeydi.

Son YaşamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin